Öncelikle, Alevilik bir millet-ulus değildir. Yani Alevilik milli-ulusal bir kimlik değildir. Alevilik tarihsel olarak bir felsefedir, inançtır ya da mezheptir. Alevilik felsefesine göre, insanlar eşittir, kimse kimseden üstün değildir, bir ırkın ve milletin başka bir ırktan ve milletten üstünlüğü yoktur ve üstün olan haktır, hak. Yani hak, Alevilikte her şeyin üstünde tutulur. Hakkın olduğu yerde adalet, demokrasi ve özgürlük vardır. Hakkın olduğu yerde, zulüm, baskı, kötülük yoktur. Burada hedeflenen şey, insanlıktır. İnsan toplulukları, farklı milletlerden-uluslardan, kimliklerden, dillerden ve kültürlerden meydana gelir. İnsani değerler toplumsal değerlerle ifade edilir, kendisini var eder. Milli-ulusal değerler, kimliksel- kültürel değerler, vatan sevgisi, üzerinde yaşanılan toprak-coğraya parçası, sanat, edebiyat, ekonomi, spor, dil ve benzeri değerler bir toplumu ve halkı var eden değerlerdir. Bu değerler olmadan bir toplum, toplum olamaz. İnsan toplulukları kimliksiz, dilsiz, kültürsüz, ekonomisiz ve topraksız kendisini var edemez, yaşayamaz.
Toplumları ve milletleri-ulusları var eden, yukarıda anlattığımız değerler bütünlüğüdür. Bu değerler olmadan bir ulus, ulus olamaz. Dil ve kimlik bir ulus için vazgeçilmez önemdedir. Bu değerlere sosyal, ekonomik, siyasal ve genel kültürel değerleri de pekala katabiliriz ve böylece ulusal ve toplumsal bir zenginlik ortaya çıkar. Bu zenginlikler olmadan bir insan topluluğu bir ulus olarak kendisini var edemez. ALEVİ MANİFESTO adlı bir internet sitesi, Kürtlerin ulusal mücadelesini, Rojava’daki Kanton Yönetimlerini şoven ve faşizan olarak değerlendiriyor. Kürtlere ait ne varsa, hepsini ırkçılık olarak görüyor. Yani Kürtler ırkçılık yapıyorlarmış, Kürtler milliyetçi ve şovenist bir toplummuş. Peki, Kürtler ne zaman bir Kürt bütün dünyaya bedeldir dediler? Kürtler hiç Kürdistan sadece Kürtlerindir dediler mi? Kürtler hiç başka bir milletin dillerini, kimliklerini inkar ettiler mi? Kürtler başka bir halkı Kürtleştirmeye ve asimile etmeye çalıştılar mı? Kürdistan’ın ve Türkiye’nin her hangi bir okulunda ve dağında ne mutlu Kürdüm diye bir yazıya hiç rastladınız mı?
Kürtler, başka bir dil konuşulduğunda hiç linç etmeye kalktılar mı? Kürtler, ırkçılık ve milliyetçilik olarak görülecek bir tutum içine hiçbir zaman girmemişlerdir. Kürtlerin bütün mücadelesi ulusal olarak var olma ve ulus olarak kendi değerleriyle yaşama mücadelesidir. ALEVİ MANİFESTO adında bu site, Kürtlerin ulus olmaktan kaynaklı mücadelesini hangi hakla milliyetçilik olarak görüyor? Bu site’ye üye olanlar, biz Aleviyiz ve Türklüğe, Kürtlüğe, Araplığa, Acemliğe takıntılı değiliz diyorlar. Biz önce insanız sonrada Aleviyiz diyorlar. Türklerin, Arapların, Acemlerin-Farsların ulusal devletleri var ve ulusal bir sorunları yok. Bu saydığımız ulusların devletleri, Kürtleri eziyorlar, ulus olarak yok etmek istiyorlar. Bu ulus devletlerin yaptıklarını ırkçılık-milliyetçilik ve şovenlik olarak değerlendirebiliriz. Ama Kürtlerin ana dilde eğitimleri yasakken, Kürdüm bile diyemiyorlarken, şarkılarını söylemeleri bile yasakken, yani bir millet olarak kabul edilmiyorlarken, nasıl oluyor da şovenlik, milliyetçilik yapıyorlar?
Bir ulusun kendi kimliğiyle ve kültürüyle yaşaması şovenistlik mi oluyor? Bir ulusun kendi dilini hayatın her alanında kendi topraklarında kullanması milliyetçilik mi oluyor? Bu siteye üye olanlar, bir Kürt değiliz, Aleviyiz diyorlar. Hangi milliyettensiniz diye sorduğumuzda, biz sadece insanın ve Aleviyiz diyorlar. Birisi dese ki, ben Alevi Kürdüm ya da Alevi Türküm, Alevi Arap’ım dese, orasını anlarız. Ama Aleviliği bir milli kimlik haline getirip, kendi milli kimliğini, aslını neslini inkar etmenin anlamı nedir? Aleviyim diyorlar ama Kürd’üm demiyor, demek istemiyor. Kürdüm demeyi şovenlik olarak görüyor, milliyetçilik olarak değerlendiriyor. Bu aslında, Alevinin Kürdü olmaz, bütün Aleviler Türk’tür zihniyetinin bir sonucudur. Onlarca, yüzlerce yıl, farklı mezhepleri birbirine karşı kullanıp, Kürtleri bölen ve inkar eden zihniyet, 1990’dan sonra, her mezhepten ve inançtan bütün Kürtlerin ulusal bir çatı altında birleşmeleri, birlik olmaları, Kürt düşmanı rejimi telaşlandırdı, korkuttu.
Kürtler önemli oranda mezhepçiliği aştılar, ulusal bilince sahip oldular. Önceleri, mezhepçilik ve aşiretçilik ulusal kimlikten öncelikliydi, daha önemliydi. Ulusal kimlik olmadan diğer kimliklerin önemli olmadığı, ulusal bilince sahip olmaya başlanmasıyla fark edildi. Şimdi Kürtler öncelikle kendi ulusal kimliklerine sahip çıkıyorlar. Siyasal İslam ve siyasal laik sol, Kürtler üzerinde uzun yıllar egemenlik kurdular. Hala bunun etkilerini yaşayan az sayıda Kürtler var. Bunun aşılması gerekiyor. Din farklı şeydir, dil farklı şeydir. Bir ulus dinsiz olabilir ama dilsiz olamaz. Bir insan dinsiz olabilir ama dilsiz olamaz. İnsanı insan yapan bazı toplumsal, ulusal değerler vardır. Bu değerler dil, kimlik, kültür, vatan, toprak, ekonomi, sanat, spor ve benzeri değerlerdir. Dil, kimlik ve toprak bir ulus için vazgeçilmez önemdedir. Dil, toprak ve kimlik olmadan bir toplum ulus olamaz ve yaşayamaz. ”Biz önce Aleviyiz sonrada insanız ve her hangi bir millet takıntımız yoktur ” diyen bazı Aleviler, neye göre hangi ölçüye göre insan olduklarını açıklayamıyorlar.
Alevilik sanki bir milletmiş gibi bir yaklaşım var. Alevilik felsefesi ve inancı milliyetçi değildir ama milli değerlere saygılıdır ve her milletin milli değerlerine eşit yaklaşır ve ezilen milletin yanında yer alır, deseler, onu anlarız. Ama biz Aleviyiz ve milli bir kimliğimiz yok demenin bir anlamı yok ve dahası böyle bir yaklaşım cahilce bir yaklaşımdır. İnkarcı rejim, insanları öyle bir hale getirmiş ki, bir Kürd’ün, Kürd’üm demesini milliyetçilik ve ayrımcılık olarak görüyorlar. Türklerin Alevileri, kendi Türklüklerini inkar etmiyorlar. Arapların da Alevileri, kendi Araplıklarını inkar etmiyorlar. Ama Kürd Alevilerde, bazıları Kürdlüğünü inkar ediyor, biz Kürd değiliz, Aleviyiz diyorlar. Bu zihniyet, inkar rejiminin yol açtığı bir yıkımdır. Biz, kimseye Kürd millyetçiliği yapın demiyoruz. Ama soysuzluk olacak şekilde de kendi kimliğimizi inkar edemeyiz. Bizi biz yapan kendi kimliğimizdir. Her birey kendi toplumuyla-milletiyle vardır. Birey, ulusun bir parçasıdır. Ulus, milyonlarca, on milyonlarca bireylerden oluşur.
Yani ulusal sorun aynı zamanda insanlık sorunudur. İnsanı insan yapan ulusal ve toplumsal değerlerdir. Ulusal değerler, başka bir ulusu dışlamadan, asimile etmeden, kardeşçe ve eşitçe yaşanılır. Bir toplumun kendi ulusal değerlerini yaşaması neden milliyetçilik oluyor? Alevi inancına sahip bazıları, biz Aleviyiz ve insanız, milliyetçi eğilimlere uzağız diyorlar. Peki Alevice diye bir dil var mı, Aleviler hangi dili konuşuyorlar, konuştukları dil nedir diye sorduğumuzda cevap veremiyorlar. Yani açık ve özgür bir şekilde ben Kürd’üm demiyor, inatla Aleviyim diyor. Tamam inancın ve felsefen Alevi olabilir ama milli kimliğini niye gizliyorsun, inkar ediyorsun ve milli kimliğini açıklamayı niye milliyetçilik olarak değerlendiriyorsun. Biz hepimiz insanız ve bu konuda ayrım yapmıyoruz ama kendi kimliğimizle ve kendi dilimizle, kültürümüzle, geleneklerimizle insanız demek gerekiyor. Bütün milletlerin milli değerleri, insanlığın ortak değerleridir. Bir millet, başka bir milleti ezmeden, yok saymadan, insanlık ailesi içinde, kendi kimliğiyle özgürce yaşayabilir, yaşamalıdır.
İşte bu özgür yaşam ancak demokratik ulus paradigmasıyla mümkündür. Bu açıdan, ben Aleviyim, Kürd değilim diyenlere sözümüz, önce Kürd olmaları, sonrada istediği inancı tercih etmeleri. Çünkü milli kimliğine sahip çıkmayanlar, inanç kimliğine de sahip çıkamazlar. Milli kimlik, bütün kimliklerden önce gelir. Kendi Kürd kimliğine sahip çıkmayan birileri, Alevilik inanç kimliğine de sahip çıkamaz. Dolayısıyla, Kürdlerin ulus olarak var olma mücadelesini, insanım diyen herkesin desteklemesi gerekir. Alevilik inancına sahip olanların daha çok desteklemeleri gerekir. Bir Alevi Kürdün, herkesten çok daha ön saflarda yürümesi, koşması gerekiyor. Dilsiz, kimliksiz, kültürsüz, topraksız, vatansız insanlar, et ve kemik yığını olmaktan öteye gidemezler.
Kürdlerin kimlik mücadelesini, şovenlik ve milliyetçilik olarak gören bir Alevilik, sahtedir ve Türk-İslam sentezinin dolaylı ya da dolaysız etkisi altındadır. Biz insanız ve Aleviyiz demek, Kürd inkarın olduğu koşullarda, eğer ki Kürdlere yardım eli uzatmıyorsa, o Alevilik kesinlikle Türkçülüğün hizmetindedir. Bazı çakma Alevi derneklerin, Alevinin Kürdü olmaz, Alevilerin hepsi Türk’tür deyip, Alevi Kürdleri kendi ulusal kimliklerinden koparmayı hedeflediklerini biliyoruz. Bazı Alevi Kürdler de bunun etkisi altında kalıp, biz Aleviyiz Kürd değiliz diyorlar. Ve her milliyetçilikten uzağız diyorlar. Ama farkına varmadan aslında inkarcı rejime hizmet ediyorlar. Türkiye’de yaşayıp da, Kürd değiliz diyen bir Alevi, aslında böl parçala yönet zinhniyetinin etkisini yaşadığını anlayamıyor. Ama sadece Aleviyiz demekle, milliyetçilikten uzak durduğunu sanıyor. peki hangi dili, kimliği kullanıyorsun, nerede yaşıyorsun? Türkçeyi kullanıyorsun, Türk kimliğini yaşıyorsun ama Kürd değilim diyorsun. Demek ki sen farkına varmadan Türklüğü yaşıyorsun. Bizde diyoruz ki Türklere düşmanlık yapmadan Kürdlüğünü yaşa, Kürd ol. Zalime karşı çıkmayan, mazlumun yanında yer almayan, Alevi olamaz. Türkçe konuş, Türk kimliği içinde eri, farkına varmadan Türkçülüğe hizmet et, Kürdlerin ulusal demokratik mücadelesine karşı çık, sonrada deki biz insanız. Ulusal kimliğini korkmadan açıkça söyle, ezilenlerinde yanında yer al. İnsan olmak bunu gerektirir. Kendi ulusal kimliğine ve diline, kültürüne sahip çıkmayan birileri olsa olsa soysuz olur. Soysuz olanı insan yerine bile koymazlar, değer vermezler. Kimliğini kaybetmiş insan, benliğini kaybetmiş insan demektir. Kimlik, benlik demektir, var olmaktır, yaşamaktır. İnsan, ancak benliğiyle, kimliğiyle, diliyle, kültürüyle vardır ve yaşayabilir.