Kürtler nerede Kürtçe konuşabilecek?

0
250

Kemal SÖBE

Kürtçenin, bütün dillerin anası olduğu, birçok dil bilimci tarafından kabul ediliyor. İlk medeniyetin, ilk dillerin, ilk üretimin, ilk toplumsallaşmanın gerçekleştiği toprakların Mezopotamya olması, bu gerçekliği kanıtlıyor. Kürtçe, binlerce yıllık bir geçmişe sahip bir dildir. Hint-Avrupa dillerinin anası olarak kabul ediliyor. Yani binlerce yıl önceki, ilk proto Kürtler ya da Kürtlerin ataları, Hint-Avrupa topluluklarının da ataları olarak kabul ediliyor. Kürtler, yüzyıldır bir zindan hayatı yaşıyorlar. Ulus devlet ve kapitalizm, Kürtlere çok zarar verdi. Kürtler, emperyalist çıkarlara kurban ediliyorlar. Kürtler anadillerini kendi topraklarında konuşamıyorlar. Kendilerini ifade edemiyorlar. Kürtçe bir dil olarak bile kabul edilmiyor. Kürtler bir ulus olarak görülmüyorlar. Son yüzyıldır, emperyalizmin ve inkar rejiminin Kürtlere yaklaşımı böyledir. Kürtler, son kırk yıldır ulusal çapta adım adım büyük bir mücadeleyle bir ulus olduklarını bütün dünyaya kabul ettirdiler.

İnkar rejimi, artık eskisi gibi, Kürt yoktur diyemiyor ama Kürtleri, Türkleştirmede de ısrar ediyor. Kürt köylerinde, öğretmenler gizlice evlerin pencerelerinde Kürtlerin Kürtçe konuşup kunuşmadıklarını dinliyorlardı. Kürtçe konuşan aileleri tespit edip cezalandırıyorlardı. İki Kürd’ün bile yan yana gelmesini yasaklamışlardı. Dersim katliamı sonrası, aileler bile birbirinden koparılmışlardı. Dersim katliamı sonrası, akrabalar birbirinden koparılıp farklı yerlere sürgün edildiler. Kürtçe konuşmak ve Kürt’üm demek, gerilik ve ilkellik olarak görülmeye başlanmıştı. Çocuklar kendi anneleriyle ve babalarıyla kürtçe konuşmaya utanıyorlardı. İyi türkçe konuşmak gelişmişlik ve modernlik olarak gürülüyordu. Türkçe bilmeyen anneler, kürtçe bilmeyen evlatlar yetiştirdiler. Yani Kürtlere, diri diri bir ölüm dayatılmıştı. Dünyada, kendi dilini kendi topraklarında konuşamayan tek halk, sanırım Kürtlerdir. En ilkel Afrika toplumlarının bile, devletleri ve ulusal statüleri var ve kendi dillerini her yerde kullanıyorlar.

Türk toplumu, devletin resmi ideolojisini ve inkar rejimini, özel savaşı iliklerine kadar yaşıyor. İnkarcı rejimin bütün özelliklerini Türk toplumunun bütün alışkanlıklarında görmek mümkündür. Bırakalım Türkleri, Kürtlerin bile bazıları, bu inkarın etkisini hala yaşıyorlar. Bir makam ve iyi para getiren bir iş için, kendi dilini, kimliğini inkar edecek duruma gelenler var. Bazen, TV’lerde çeşitli programlar oluyor. Bu programlara katılan bazı Kürtler, kürtçe konuşmak istediklerinde, ya yayın kesiliyor ya da burası ” Türkiye Cumhuriyeti ” deyip Kürtçe konuşmaları engelleniyor. Dünyanın neresinde böyle bir rezillik var? Hele hele bunu yapan eğer bir Kürtse, bu rezalet misli misli artar. Burası Türkiye Cumhuriyetiyse, Kürtlerin vatanı neresidir? Birileri, Kürtlerin vatanının neresi olduğunu söylesinler. Kürtler nerede Kürtçe konuşabilecekler? Kürtler kendi topraklarında Kürtçe konuşamayacaklarda, nerede Kürtçe konuşabilecekler? Kürtlerin, Türkiye’de ulus olarak, Türklerle aynı haklara sahip olmadıklarını sağır sultan bile biliyor. Bazıları konuşsalar, “Kürtler her türlü hakka sahipler” diyorlar. Peki, madem Kürtler her türlü hakka sahipler, niye kürtçe konuşamıyorlar? Niye
Kürtçe eğitim yapamıyorlar? Ha, Kürtler Türkiye’de yaşıyorlar öyle mi? Türkiye, Kürtlerin de ülkesi değil mi?? Türkiye, Kürtlerin de ülkesidir ama kimlikleri ve dilleri niye kabul edilmiyor? Buna cevap verin.

Bazıları, Kürtlerin Türkiye’de her türlü hakkının olduğunu söylüyorlar. Yani Kürtler, isterlerse her şey olabiliyorlar. Doğru, Kürtler herşey olabiliyorlar ama Kürtler, bir türlü Kürt olamıyorlar. Türklerin ve inkarın etkisini derinden yaşayanların bazılarının anlayamadığı işte burasıdır. Mademki Türkiye Kürtlerinde ülkesidir, pekala Kürtler niye kendi ülkelerinde kendi ana dillerini konuşamıyorlar? Mademki burası Türkiye, Kürtlerin ülkesi ve toprakları neresidir? ” Burası Türkiye” demek, sizin burada bir hakkınız yok demektir. Başka türlü, bu sözler ne anlama geliyor? Burası Türkiye demekle ‘ya sev ya terket’ sözleri aynı anlama geliyor ve aynı zihniyetin ürünüdür. Dünya, Kürtlerin ulusal hakları söz konusu olsun, sağır ve dilsiz oluyor. İnsanlığın doğduğu topraklarda, medeniyete bütün katkıları olmuş bir halkın, kimliği ve dili yasak. Dillerin oluştuğu bir yerde, bir halkın dili yasak. İlk işlerin ve maddi üretimin olduğu bir yerde, insanlar işsiz. İlk yemeklerin piştiği bir yerde, insanlar aç ve susuz.

Mezopotamya toprakları, ilk dillerin oluştuğu, ilk maddi üretimin yapıldığı ve ilk yemeklerin pişirildiği bir önemli alandır. Dünya ve insanlık, bu topraklara borçludur. Ama dünya ve insanlık, bu topraklarda Kürtlere yapılan haksızlıklara adeta seyirci kalıyor. Kürtlerin ulusal sorunu, basit bir mülteci sorunu kadar, bir salgın hastalığı kadar gümdemleşmiyor, konuşulmuyor. Sözde demokatik ve insan haklarına saygılı Avrupa, Kürtlere yapılan zulme hem seyirci oluyor ve hem de destek veriyor. Kürtlere yapılan bu zulüm, insanlığın büyük bir utancıdır. Daha doğrusu, insanlığın kaybolduğunun bir kanıtıdır. Kürtlere yapılan bu zulüm, bir Avrupa halkına yapılsaydı, dünyayı yıkarlardı. Ama söz konusu Kürtler olunca, sahipsiz halk, kimsesiz halk, yetim halk muamelesi yapılıyor. Kürtlerin yapmaları gerekenler, yek vucut olmak, tek yumruk olmak ve düşmanın alnına vurmak olmalıdır. Kürtler, birlik olduklarında ancak bu zulüm son bulur ve ulus olarak tanınırlar. Kürtler, ulus olarak tanınmadıkları sürece, dillerini konuşmaları ve dillerinde eğitim yapmaları engellenecektir. Bu engeli, ancak büyük bir direnişle kırabilirler. Türkiye, Kürt sorunundan kaçamaz. Türkiye’nin geleceği ve kaderi, Kürt sorununu çözmesine ve Kürtleri kabul etmesine bağlıdır. Kürtler, statüsüzlüğe ve inkara artık tahammül edemeyecek bir duruma geldiler, geliyorlar. Kürtlere düşmanlık yapanlar, akıllarına başlarına alsınlar.