Dersim: Örgütlenme, öz savunma kadınlar açısından vazgeçilmezdir

0
275

Kadınlar ve onların öncülüğündeki halklar kazandıkça sistemin saldırılarının acımasızlaştığını belirten PAJK Koordinasyonu Üyesi Ayten Dersim, bunu nasıl boşa çırakacaklarını bildiklerini belirterek, şunların altını çizdi: “Örgütlenme, bir araya gelme, öz savunma ve öz bilinci güçlendirme kadınlar açısından vazgeçilmezdir. Önder Apo, bunun yolunu yöntemini, programını, paradigmasını kadınlar ve halklar için ortaya koymuştur. Bu nedenle avantajlıyız.”

PAJK Koordinasyonu’ndan Ayten Dersim’in ANF’deki röportajı şu şekilde:

Kapitalist Modernite’nin günümüzde toplumları özellikle Ortadoğu’da sürüklediği krize karşı çıkış yolu arayışları var. Kadınlar cephesinde bu krize çözüm arayışları kapsamında geçtiğimiz günlerde Beyrut’ta 2. Ortadoğu Kadın Konferansı düzenlendi. Kürt kadınların öncülük yaptığı bu konferansın önemi neydi?

Sadece Ortadoğu değil tüm dünyada Kapitalist Modernite’nin yarattığı kriz söz konusudur. Herkes kendi çapında bu konuda değerlendirmeler yapıyor, tartışıyor. Herkesin kendi ideolojik-politik yaklaşımı var. Tabii egemenler kendi iktidarlarını konumlandırmak, ulus-devleti yaymak ve halkları daha da parçalayarak kendi sistemlerini güçlendirmek istiyor. Bir taraftan ise direnişçi halklar; yüzyıllardır bu sistemi benimsemeyen çeşitli inançlar, mezhepler, etnik yapılar var. Bir de bu sisteme karşı her zaman karşı duran kadınlar. Bu sistemden en çok darbe yiyen, darbenin ötesinde ötekileştirilen, insan olarak görülmeyen, yok edilen, tecavüze uğratılan, katledilen kadın gerçekliği var. Tarihin ilk çağlarından bu yana direnen bir kadın gerçekliği var.

21. yüzyılın ilk çeyreğinde bir taraftan Kapitalist Modernite  toplumlar, coğrafya, kadınlar üzerinden iktidarını kurumsallaştırmak istiyor. Kapitalizmin bölge üzerindeki politikaların bugün en çok etkilenen yine kadınlardır. Önderliğimiz, kadını ‘ilk sömürge ulus’ olarak tanımlıyor. İlk sömürgenin başkaldırısının, ilk sömürgeleştirilen bu coğrafyada olması önemlidir. Bu nedenle Ortadoğu Kadın Konferansı gibi oluşumla kadınların bir araya gelişi, çözüm arayışı önemlidir. Bugün dünyanın her yanından kadınların çözüm arayışları eylemleri, direnişleri göze çarpıyor. Avrupa’dan Ortadoğu’ya önemli bir kadın mücadelesi var. Ancak parçalı bir duruş göze çarpıyor. Parçalı olan bu mücadelelerin kadın hareketlerinin bir araya gelmesi bir güç haline dönüşmesi önemlidir.

Kapitalist Modernite karşısında kadınların kendini ideolojik, düşünsel ve öz savunma temelinde ortak örgütlenmesi güç haline getirmesi elzemdir. Bu temelde yapılan konferans önemlidir. Basına yansıdığı kadarıyla katılım, tartışma ve sonuçları itibarıyla kadınlar belli bir irade ortaya koydu. Birçok ülkeden kadın hareketlerinin temsilcileri; sözcüleri, koordinasyonu, yönetimleri önemli bir tartışma yürüttü. Buna Kürt kadınların, özellikle Rojava Devrimi deneyimiyle öncülük yapması önemlidir. Rojava’da kadın merkezli bir devrim var ve bu deneyim önemlidir, birçok kesime ilham oluyor, olmalıdır da. Rojava’da özellikle YPJ ile kadın öz savunma bilincini açığa çıkaran kadın gerçekliği var. Bunun taşırılması gerekmektedir. Ortadoğu’da faşizme karşı Kürt kadınların önemli bir deneyimi söz konusudur. Kadın Özgürlük Hareketimiz, dört parça Kürdistan başta olmak üzere yaşadığı coğrafyada faşizme, egemenlikli devlete, inkara karşı özgürlük mücadelemiz içinde kendisini örgütledi. Gerilla üzerinden örgütledi, Rojava’da örgütledi, Şengal’de örgütledi, Güney’de örgütledi, Rojhilat’ta örgütledi, Kuzey’de örgütledi. Konferansta tartışma zeminlerinin çeşitlendirilmesi ve kalıcı hale getirilmesi kararı alındı, özellikle bu çok önemlidir. Kadın mücadelesi açısından en önemli olan farklı platformlarda ve isimlerde birlikteliği kalıcı hale getirmek ve güçlendirmektir.

İşgalci Türk devletinin bir yandan Medya Savunma Alanları’na yönelik işgal saldırıları ve buna karşı gerillanın büyük direnişi var. Diğer yandan Şengal, Rojava’da sivil halka yönelik saldırıları var, Kuzey’de sivil halk katlediliyor. Bu saldırılardan işgalciler ne sonuç almayı umuyor?

Uluslararası hegemon güçlerin bugün Erdoğan faşizmine biçtiği bir rol var. Karşılıklı bir kullanma ve zimmi uzlaşma durumu var. Kürt soykırımı üzerine anlaştıkları görülüyor. AKP-MHP faşizmi, yanına aldığı çetelerle böyle bir amacının olduğunu Efrîn, Girê Spî, Serêkaniyê işgal saldırılarından biliyoruz. Ondan öncesi Kobanê’den biliyoruz. Bunlar da bir uluslar arası planın içinde gerçekleştirildi. Faşizm varlığını halkları yok etmek üzerine kurgular. Hitler, Mussolini, Franco, hep bir uluslararası destek ve göz yummayla halklara yöneldiler. Bir gerçek daha var ki; faşizmi bitiren şey halkların mücadelesidir.

Özgürlük Hareketimiz 40 yıldır faşizmin her rengiyle savaştı. Her gelen gün saat ay biçti, ‘şöyle bitireceğiz, böyle yok edeceğiz’ dedi ve hepsi bitti gitti. Bugün de kara faşizm halklara karşı vahşi yöntemlerle saldırmaktadır ve yine halkların direniş gücü olan Özgürlük Hareketimize ömür biçmektedir. Aslında bunu tersinden okumak gerekiyor. Ömrü dolan faşizmin bu versiyonu, içindeki çıkmazdan dolayı sivil halka yönelik saldırılarını ve katliamlarını artırmıştır.

Bu yüzden çetelerinin yarım bıraktığını tamamlamak için Şengal’de halka saldırıyor, hastane bombalıyor. Rojava’da sivil halka saldırıyor, çocuklar öldürüyor. Faşist Erdoğan rejiminin hedef aldığı Şengalliler, “Irak’a bağlı olarak özerk Şengal’de kendi inanç ve kültürümüzü yaşamak istiyoruz” diyor. Meclisleri, öz savunmaları var, kendi kararlarını alıyorlar. Faşizm buna tahammül edemiyor ve 73 ferman görmüş bir halk üzerinde yeni bir ferman uygulamaya çalışıyor. Rojava’da aynı şekilde, saldırıya uğruyor, bunun nedeni halkın kendi kendini yönetme istemidir. Faşizm, buna tahammül etmez, etmeyecek de. Bu saldırıyı boşa çıkartmak halkların, kadınların, gençlerin kendisini örgütlemesiyle mümkündür. Kürtler bunu örgütlü gücüyle ispatlamıştır ve bu ispatı büyütmek gerekiyor.

Bakınız Avaşîn, Metîna, Haftanîn ve Xakurkê’de dört ayı aşkın süredir devam eden işgal saldırıları ve düşmanı adım attırmayan bir direniş gerçeği var. Kullanmadıkları teknik, kimyasal kalmadı ama insan iradesi ile direnen Kürdistan gerillası bunların hepsini boşa çıkardı. İnsan irade sahibi oldu mu özgürlüğünün farkına varıyor. Özgürlüğün farkına vardı mı tank, top, uçak karşısında en güçlü silahıyla yani iradesiyle başarılı oluyor.

Faşizm karşısında örgütlü iradeli halk gerçeği başarılı olur. Bu sadece Kürtler için değil, bu coğrafyada yaşayan bütün halklar için geçerlidir. Örgütlü halkların yaşamı cehenneme çeviren faşizme karşı ortak tutumu ve mücadelesi faşizmin sonunu, halkların baharını getirir.

Gerillanın büyük bir direnişi söz konusu. KDP’nin gerilla alanlarına girme şeklinde provokatif yaklaşımları ve Türk devletine sağladığı destek var. Bu tutumla amaçlanan nedir?

Aslında bunu Kürdistan’da tarih boyunca yaşanan iki çizginin savaşının bugüne yansıması olarak ele alabiliriz. Direniş ve ihanet çizgisi hep iç içe gelişmiştir. Halk ve Hareket olarak bunu biliyoruz ama böylesi bir dönemde Kürt kazanımlarına yönelen bu tarzın kendini hakim kılmaması için uğraşıyoruz ve bunu kabul etmiyoruz. Kürdistan’da direniş çizgisi hep kazanan olmuştur. Geçmiş isyanlara bakalım; iki ay üç ay sürmüştür belki ama tarihteki onurlu yerini almıştır. İhanet çizgisi de tarihin çöp sepetine gitmiştir. Bugün de benzer bir durum yaşanıyor. Sömürgeci faşist güçleri güçlendiren bu ihanet tabakasıdır. Korucular, iş birlikçi çeteler ve ilkel milliyetçi reformist çevrelerdir. Özgürlük Hareketi ve Özgür Kadın Hareketi olarak bizim bireysel çıkarlarımız değil, Kürdistan’ın ve halklarının çıkarıdır önemli olan.

Kürtler arası ulusal birlik geliştikçe ihanetçi tabaka ve düşman gerileyecek, yenilecektir ve halk kazanacaktır. Ulusal birlik geliştikçe bunun örgütlenme mekanizmaları, zeminleri oluştukça Kürtler üzerine yürütülen inkar ve imha politikası da ortadan kalkar. Defalarca bunun mücadelesi yürütüldü, hala da gündemimizdedir. Özellikle Güney Kürdistan’da ulusal birliğin aciliyetine yönelik bazı çalışmalar var. KNK’nin yürüttüğü çalışmalar var, bunlar önemli ve kıymetlidir. Kürdistani aydın ve sanatçıların girişimleri, oluşturulan sivil inisiyatiflerin girişimleri var. Bunlar daha da güçlendirilirse bizim de desteğimizle bu birliğin gerçekleştirilmesi zemini daha da güçlendirilebilir.

Güney’de KDP kendisini Türk devletine ve dahası egemen güçlere bağımlı hale getirmiş durumda. Kendi öz gücüne, bağımsız özgür tabanına dayanmadı. İşbirlikçi çizgi hep onun içinde gelişti, büyüdü. Nice devrimcileri katletmiştir, şimdi günümüz itibarıyla da öyledir. Bir yandan heyetler geldiğinde yapılan görüşmelerde; “Kardeş kanı dökmeyeceğiz” sözleri veriliyor. Senin toprakların, senin ülken, senin coğrafyan her gün işgalciler tarafından bombalanıyor, senin binlerce köyün boşaltılmış, halk evsiz kalmış, halk bahçesiz kalmış. Sen bütün bunlara, Kürdistan’ın işgal edilmesine bu kadar ön açmışken “Kardeş kanı dökmeyeceğiz, gerillaya kurşun sıkmadık” diye kendini savunmak boşunadır. Kürtleri soykırıma uğratmak için ant içmiş faşist Erdoğan rejimine her türlü istihbaratı veriyorsun, düşmanın doğanı talan etmesine, topraklarında karakol kurmasına izin veriyorsun, gerilla ile düşman arasına girip düşmanın daha iyi vurması için yol açıyorsun. Bunlar kardeş kanı dökmek değil de nedir? Süleymaniye, Garê, Avaşîn, Metîna, Haftanîn neresidir? Buraların işgali için Türk devletine her türlü desteği veren yarın Süleymaniye ve Hewlêr’e düşman girdiğinde tavır mı koyacak? Tarihi doğru okumak gerekiyor. Halk/halklar her şeyin bilincindedir. O yüzden biz Özgür Kadın Hareketi olarak, bu tür işbirlikçi yapıların ne yapmak istediğini biliyoruz ve ulusal birlik için bu yapıları değil, Güney Kürdistanlı kadınları esas alıyoruz. Kadın hareketleri ile birlik olursak bu kirli savaşın işbirlikçi çizginin önüne geçebiliriz.

Bu temelde Güney halkımız, Güney kadınları, Güney gençliğinin ihanet çizgisine karşı direnişlerini selamlıyorum. Bu mücadele büyütülmelidir. Kürdistanlı kadınlar bu tecrübe ve birikime sahiptir. Yeter ki buna cesaret edip karar kılalım. Diğeri örgütlenmedir. Biz PAJK olarak buna her zaman hazırız, her zaman da bu mücadelenin içindeyiz.

Kadınların faşizme karşı yürüttüğü mücadele, yaşanan krizin kadınlar lehine çözümü için yeterli mi, daha fazla ne yapılabilir?

Bizim bu konuda yıllara dayanan tek yönlü olmayan bir mücadele geleneğimiz var. Toplum içinde toplumu kendi öz kimliği ile örgütlemek. Kendi öz bilincini açığa çıkarmak, kendi varlığını korumak. Önder Apo’nun felsefesi ile 40 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz. İşte Rojava Devrimi bunun sonucudur. Şengal halkının öz örgütlülüğü ile varlığını koruma direnişi bunun parçasıdır. Avrupa’da halkımız her gün ayaktadır ve özgürlük mücadelesini desteklemektedir. Dört parça Kürdistan’da yürütülen yakıcı bir mücadele gerçeğimiz var. Çözüm nettir; halklar için halklar lehine özgürlük. Çözüm ulus olarak da halklar olarak da demokratik ulus ekseninde bir araya gelmektir. Bunun sistemini oluşturmaktır. Bu neyi ifade ediyor? Bu coğrafyada yaşayan bütün halkların demokratik ulus sisteminde kendini ifade etmesi, her kimliğin kendi öz örgütlülüğü ile özgürce varlığını koruması. Bugün Rojava’da modeli var, içinde tüm kimlikleri barındırıyor. Özerk Yönetim olarak kendini tanımlıyor ve içinde orada yaşayan kadınların ve halkların kimliğinin temsili var.

Demokratik ulus sistemini biz kadınlar demokratik, kadın konfederal sistemi olarak geliştiriyoruz. Bunu sadece bu coğrafyaya değil tüm dünyaya öneriyoruz ve bunun çalışmasını yürütüyoruz. İşte Beyrut’ta yapılan 2. Ortadoğu Kadın Konferansı bunun bir parçasıdır. Bu yönlü mücadelemiz, arayışımız sürecektir.

Bu, Önder Apo’nun sistemidir ve köklerini tarihten, halkların demokratik olarak kendini her zaman yaşatmış olmasından almaktadır. Halkların-toplumların özünde sömürü ve eşitsizlik yoktur. Halkların özünde ahlaki-politik öz zaten vardır. Bin yılladır toplumlar, devletçi anti toplumcu, anti halkçı sömürü sistemine karşı zayıf cılız da olsa direnmiş, varlığını korumuştur. Önder Apo işte bu öze dayanarak toplumların kendi varlığını koruması ve Kapitalist Modernite’ye karşı da bir araya gelmesini sistemleştirmiştir. Bunun öncülük misyonunu da kadınların yapacağını belirtti ve 21. yüzyılı kadın yüzyılı olarak tanımladı.

Kadınlara bin yıllardır kölelik dayatıldı, bu kölelik içselleştirildi. Günümüzde bu kölelik zincirleri parçalanıyor. Kadınlar her coğrafyada ayağa kalkıyor. Sisteme “Benim hakkımda karar alamazsın, kendi hakkımda ben karar veririm” diyor. Bu mesaj nettir; çözüm kendi kimliği ile kendi ahlaki ve politik yapısı ile örgütlü mücadeleyi ortaklaştırmaktadır. Bunun adı demokratik federal sistemdir. Kadınlar için kadın konfederalizmidir.

Biz kazandıkça sistem saldırılarını acımasızlaştırıyor. Bugün faşizmin kadına yönelen politikalarından bunu görebiliyoruz ama bunu nasıl boşa çıkaracağımızı da biliyoruz. Örgütlenme, bir araya gelme, öz savunma ve öz bilinci güçlendirme kadınlar açısından vazgeçilmezdir. Elbette sistemin acımasız her yönlü saldırılarına karşı ciddi bir mücadele gerektiriyor. Bu kendiliğinden gelişecek, kolay bir mücadele biçimi değildir. Bu kadar halkları parçalayan sistem gerçekliği karşısında özgürlük kolay geliştirilecek bir şey değildir. Bunun formülü bellidir ve Önder Apo bunun yolunu yöntemini, programını, paradigmasını kadınlar ve halklar için ortaya koymuştur. Bu nedenle avantajlıyız.

Özgür Kadın Hareketimizin mücadele deneyimleri evrenselleşiyor. Bakınız “Jin Jiyan Azadî” sloganı artık tüm dünya kadınlarına perspektif oluyor. Bu perspektifi yayma konusunda hala eksiğiz ve bunun için hem Kürdistan’da hem Ortadoğu’da hem de dünyada kadın mücadelesini güçlendirmemiz gerektiğinin bilincindeyiz. Bu mücadele daha çok büyüyecek ve sistemleri değiştirecektir. Bu tarihin değişmez yasası olarak önümüzde duran en temel görevdir. Tüm kadınların bu bilinçle hareket etmesi ve buna göre mücadele yol ve yöntemlerini derinleştirmesi gerekmektedir.