23 Nisan’dan itibaren Medya Savunma Alanlarında yürütülen operasyonlarda işgalci Türk devleti ve ordusu sistematik saldırılarını başka bir aşamaya geçirdi. Yürütülen tasfiye konsepti temelinde saldırılar düzenleyen Türk devleti kimyasal silahlar kullanmaya devam ediyor. Gerillanın direnişini karşısında çılgına dönen faşist Türk devleti savaş suçunun en uç noktası olan kimyasal silah kullanımına başvuruyor. Zendura, Girê Sor ve Werxelê’de gerillaya karşı kimyasal silah kullanımı ile insanlık adına işlemediği suçu bırakmadı.
Çeşitli görüntüler ve tanıklar ile de kimyasal silah kullanımı belgelendi. Kimyasal gazların sistematik bir şekilde kullanımı devam ederken şehit düşen gerillalar da oldu. Bu gazların adı veya özellikler kesin olarak tespit edilmiş değil fakat var olan bir takım kimyasal gaz hakkında bilgiler aşağıdaki gibidir:
Kimyasal silahın tarihte kullanılması
Kimyasal savaş maddelerinin savaş alanında kullanımı ilk defa I. Dünya Savaşı sırasındadır. Almanlar tarafından Klorin gazının bulunduğu bidonların kapaklarının açılması ve rüzgâra bırakılarak gazın dağılması yöntemi ile kimyasal savaş başlamıştır. Hemen arkasından Fransızlar 1915’te fosgen gazını cephane içine koymuşlar ve bu şekilde Alman mevzilerine atmışlardır. Bu kullanım, sonrasında kimyasal silahların kullanımına temel oluşturmuştur.
Haziran 1917’de ise yine bir ilk olarak Almanlar, kusturucu bir gaz olan Difenilkloroarsin (DA) maddesini hardal gazı ile eş zamanlı olarak kullandı. Difenilkloroarsinin hardal gazı ile birlikte kullanılmasının sebebi olarak; bu gazın, gaz maskesinin çıkarmasına neden olması ve dolayısıyla Hardal gazının daha etkili olmasını sağlaması gösterilmektedir. Birinci Dünya Savaşı süresince bu gazlar, her iki tarafın da çok önemli kayıplar vermesine neden olmuştur.
1925 yılında imzalanan Cenevre Protokolü ile kimyasal gazların savaş sırasında kullanılması yasaklandı. Bu anlaşmada, içinde ABD’nin de bulunduğu bazı ülkeler, kendisine karşı gaz kullanılması durumunda misilleme hakkını kullanmak üzere çekince koydular. Cenevre Protoklü’nü imzalamalarına rağmen,İtalya Etiyopya’da; Japonya, Mançurya ve Çin’de; Amerika Vietnam da kimyasal savaş maddesi kullandı.
Sinir gazları, Almanlar tarafından 1930 yılında bulunmuş ve İkinci Dünya Savaşı esnasında geliştirilmiştir. 1936’da Alman kimyageri Gerhad Schrader, böcek ilacı üzerinde çalışırken Tabun (GA) gazını buldu. Gerhad Schrader iki yıl sonra daha da zehirli olan Sarin (GB) gazını keşfetti. Almanların elinde çok büyük miktarda Tabun doldurulmuş cephane bulunmasına rağmen bunları kullanmak yolunu seçmemişlerdi.
Galipler, II. Dünya Savaşı’nın ardından sinir gazları ile ilgilendiler. Britanyalılar özellikle bir miktar Sarin (GB) gazını ele geçirdi ve bunu inceleme olanağı buldu. Sovyetler ise Almanların Sarin (GB) üretim fabrikalarından birini ülkelerine taşıdı. ABD, Sarin (GB)’nin parçacıklı bomba ile kullanımını ve bunun cephaneye uyarlanmasını tasarladı. Topçu roketleri, mermiler ve püskürtme tankları üretildi.
Fransa, Birleşik Krallık ve Kanada Sarin (GB)’nin test amaçlı üretimine başladılar. ABD Sarin (GB) için büyük ölçekli üretime girdi. Sovyetler ABD’ye göre daha küçük ölçekte aynı tip üretime girişti. Ruslar, Soman (GD) üretimine de başladılar. 1950’lerde, Britanyalı bilim adamları sinir gazının diğer bir kategorisini oluşturan V gazını buldular. ABD ve İngiltere değişik işlemlerle V maddesinin diğer formu olan VX‘i üretti.
1960’larda ise toplum hareketlerini önlemeye yönelik, ancak öldürücü olmayan gazların geliştirilmesine devam edildi. CS ile tanımlanan göz yaşartıcı bu maddeler, mukozaya yüksek derecede zarar veren maddelerdir. CS maddesi ilk defa İngiltere tarafından üretilmiş ve kullanılmıştır. Aynı yıllarda öldürücü olmayan bir diğer madde olarak uyuşturucu maddeler ortaya çıktı. Bunların standart tipi BZ olarak tanımlanmıştır.
Yakın tarihte kimyasal silahların kullanımı, 1982-1987 yılları arasında İran-Irak Savaşı sırasında, Irak’ın güney bölgesinde İran kuvvetlerine karşı görülmüştür. Irak ayrıca kimyasal silahlarını Halepçe’de Kürt halkına karşı da kullandı. Bu saldırı hafızalardaki yerini korumaktadır. Gerçekleştirilen bu saldırıda yaklaşık 5000 insan katledildi.
Üretilen Kimyasal gazların özellikleri ve nelere yol açtıkları aşağıdaki gibidir:
BOĞUCU GAZLAR
Boğucu gazlar, solunum sistemine girerek kandaki oksijen miktarını azaltır ve oksijen yetersizliğinden kaynaklı boğularak ölmeye neden olur.
1)Karbonil Klorür (Fosgen)
Normal olarak kısa etki süreli bir kimyasal maddedir. Birinci Dünya Savaşında geniş bir şekilde kullanılmış ve kimyasal madde ölümlerinin %80´inin bu gaz nedeniyle olduğu belirlenmiştir. Renksiz bir gazdır. 1 ila 3 saat arasında etkisini gösterir. Kokusunun ‘yeni biçilen taze ot veya yeşil mısır’a benzediği iddia edilir. Üzerinde en fazla araştırma yapılan gazlardan biridir.
2) Triklorometil kloroformat (Difosgen)
Ani bir şekilde değil yavaş bir şekilde etkiler. İlk etapta gözlerden yaşların akmasına neden olur. Göz yaşlarının akması etkilemeye başladığı anlamına gelir. Renksiz bir sıvıdır. Kokusu taze biçilmiş ot veya yeşil mısıra benzer. Etki saati Fosgen’de olduğu gibi 1 ila 3 saat arasıdır.
SİNİR GAZLARI
Vücuttaki sinir sistemlerinin dengesini bozarak felç meydana getirip saf dışı eden çok zehirli bir gazlardır. Çok az bir miktar bile ölümle sonuçlanabilir.
1)Tabun (Etil N-Fosforo Amidosiyanidat)
Renklli bir sıvı iken renksiz bir buhar verir. Saf haldeyken kokusuzdur fakat buharlaştığında meyve kokusu verir. Çok hızlı bir sürede etki yaratır. Burun akması,göğüsün sıkışması, görüşün zayiflaması, nefes almada güçlük, aşırı terleme, kasların kasılması (kaslar çok fazla kasıldığı için bel ve omurga kemikleri kırılır.), kusma, gözbebeklerin küçülmesi ve görüşte bulanıklık, sendeleme, şaşkınlık, uyuşukluk, çırpınma, koma, nefesin kesilmesi ve ölümün meydana gelmesidir. Genellikle öldürücü doz alındığında, 1-10 dakika içinde ölüme neden olabilmektedir.
2)Sarin Gazı (Izopropilmetil fosdonofloridat)
Hem sıvı halinde hem de buhar halinde renksizdir. etkili ve öldürücü bir gazdır. Renksiz ve kokusuz olup, teşhisi ve sezilmesi zordur. Sarımsak kokusuna yakın bir kokusu vardır. Etkileri Tabun gazı ile aynıdır.
3)Soman Gazı
Tabun ve Sarin gazı ile aynı özellikleri taşır. Meyve kokuludur. Farklı maddeler ile de karıştırılıp kullanılabiliyor. Soman gazı kasların kasılması, sendeleme, şaşkınlık, uyuşukluk, çırpınma, nefes kesintisi ve koma gibi etkilere neden oluyor. Çok kısa sürede ölüme neden olmaktadır.
4)V-VX Maddeleri
Bu sıvılar kalıcı sinir maddeleridir. Renksiz ve kokusuz olup çabuk buharlaşmaz ve çabuk donmazlar. Bundan kaynaklı etkileri diğerlerine göre daha uzundur. Etkisi bulunduğu ortamda günlerce devam edebilir. Sarin gazından çok daha fazla zehirlidirler.
KAN ZEHİRLEYİCİ GAZLAR
Kan Zehirleyici maddeler, vücuda solunum sisteminden geçerler. Oksijenin kandaki Hemoglobin (solunum organından dokulara oksijen, dokulardan solunum organına ise karbondioksit ve proton taşıyan protein) maddesi ile birleşmesini önleyerek, ölüme neden olurlar. Genelde meyve çekirdeği kokusunda ve pis kokuludurlar. Bu yüzden kendilerini hemen belli ederler. Çok uçucu bir gaz olduğu halde, maruz kalan insanı 15 dakikada öldürebilir.
Çeşitleri;
Hidrojen siyanür (Siyanitrik asit), Siyanojen klorür (Siyan Klorür), Arsin (Arsenikli hidrojen).
YAKICI GAZLAR
Bu gazlara kabarcık gazı da denilmektedir. Cildi, solunum organlarını ve gözleri etkiler. Genelde sıvı halde kullanılır. Temas halinde cildi, gözleri ve solunum organlarını yakar.
Çeşitleri;
İperit, Levzit, Artırılmış İperit, İperit-Levzit Karışımı,Fosgen Oksim, Fenildiklorarsin, Etildiklorarsin ve Metildiklorarsin.
KUSTURUCU GAZLAR
Kusturucu maddeler kargaşalığı kontrol altına almak ile kullanılırlar. Savaş gazı olarak düşünülmezlerse de, maskeyi çıkarttırmak amacıyla diğer gazlarla aynı anda veya hemen öncesinde kullanılabilirler. Normal olarak katı halde bulunurlar. Isıtıldıklarında buharlaşır ve sonra yoğunlaşıp zehirli aerosollar (bir katının veya sıvının gaz ortamı içerisinde dağılması ile oluşan çok fazlı sistem-hava kütlesi) oluştururlar. Arazi koşullarında kusturucu maddeler, etkisinde kalanlara büyük rahatsızlık verirler. Bu maddeler kapalı yerlerde bırakıldıklarında, çok ağır hastalığa veya ölüme neden olurlar.
1)Difenilklorarasin
Renksiz ve kokusuzdur. 2 ila 3 dakikada etkilemeye başlar. Gözün tahrişi, burunda sıvı boşalması, hapşırma, öksürme, şiddetli baş ağrısı, mide bulantısı ve kusma meydana gelir. Bütün bu etkiler 30 dakika kadar sürer ve geçer. Ortam çok yoğunsa, etkilerin devamı birkaç saat sürebilir.
2)Adamzit (Fenilsazinklorid)
Renksiz ve kokusuzdur. Etkileme hızı Difenilklorarasin’e göre daha yavaştır. Göz tahrişi, burunda sıvı boşalması, hapşırma, öksürme, şiddetli baş ağrısı, mide bulantısı ve kusmaya neden olur. Etkisi üç saate kadar devam eder.
Kuinuklidinil Benzilat (BZ) Uyuşturucu Gaz
Bu madde uyuşturucu bir kimyasal madde olup, etkilediği insanları, oluşturduğu fizyolojik ve zihinsel etkilerle önemli bir süre etkisiz hale getirir. Atılışta hafif bir duman gösterirse de, renksiz ve kokusuzdur. Bu etkilerden iyileşme, etkileme süresi sonunda tam anlamda olur. Bu maddelerden bir kısmı felç, körlük ve sağırlık gibi geçici fiziksel etki gösterirler. Bir kısmı ise yine geçici olarak akıl hastalıklarına neden olur. Bu uyuşturucular, sürekli kayıp oluşturmazlar, sadece geçici etki gösterirler. Bu açıdan kargaşalığı kontrol altına alma maddeleri olarak kullanılırlar. Çevre halkına ve birliklere zarar vermediklerinden, herhangi bir durumda kontrol altına alabilecek asgeri gereksinmelerde kullanılırlar. Alışılmış normal faaliyetler sürdürülemez. Uyuşma, şaşkınlık ve korku hissi duyma, baş ağrısı ve dönmesi, vücut ısısının yükselmesine neden olur.
Tek tek özelliklerine baktığımız bu tür kimyasal gazlar dışında elbette haklarında ulaşamadıklarımız da mevcut. Kimyasal gaz saldırılarına maruz kalan gerillaların anlatımlarına da baktığımızda buna benzer etkilenmelere yol açtıkları görülmektedir. Kasların kasılması ve kırılması, bilinç kaybı,vücut ısısının yükselmesi ve nefes kesintisine neden olduğu belirtildi. Boğulma tarzında gerillaların şehit düştüğü ifade edildi. Girê Sor direnişinde yer alan üç gerillanın tanıklığı yukarıda özellikleri belirtilen kimyasal gazların kullanıldığını ispatlamaktadır. Fakat hangilerinin ne sıklıkta kullanıldığını bilinememekte. Bu konuda henüz tam bir tespit yapılabilmiş değil.
Vahşi bir saldırı biçimi olan kimyasal silah kullanımı ise ilk defa değil fakat ilk defa herkesin gözü önünde kullanılıp sessiz kalınıyor. Az sayıdaki gerilla güçlerine karşı biçare kalan Türk ordusu her şeyi göze alarak kimyasal silah kullanımına devam ediyor. Bu insanlık dışı yönteme karşı ise daha önce Cenevre Protokülünde alınmış kararlar işlemez halde. Bu da geliştirilen kimyasal gaz saldırıların faşist Türk devletinin kendi başına uygulamadığı anlamına geliyor. Her şeye rağmen faşist Türk devletinin bu kadar cesaretli olması tartışma götürmez bir gerçek. O halde ortaya çıkan tek sonuç dış güçlerin desteği ve onayı ile bu barbar yöntemler kullanılıyor. Bundan dolayı tüm dünya kamuoyu içerisinde oluşmuş bir gündem olmasına rağmen herhangi bir tepki ya da uyarı gelmiş değil.
Fakat tarih boyunca ortaya çıkan bir sonuç vardır: yenilgi arefesinde faşizmin saldırıda sınır tanımadığıdır. Yenilgiyi yaşayan AKP-MHP rejimi de can havliyle kimyasal gaz saldırılarına başvuruyor. Buna rağmen gerillanın bu saldırılara cevap veriyor olması ve Türk devletine adım attırmıyor olması bir başka gerçek olarak ortada duruyor.