Çavreş Yılmaz
Bugün 30 Ekim 2021. Bundan yedi yıl önce MGK’de alınan karar ile Çökertme planı hazırlandı ve Genelkurmay’a uygulanması için sunuldu. Bu plana göre, on binlerce insan katledilecek, on binlerce tutuklanacak, yüzbinlercesi göçertilecek ve bu şekilde Kürtler soykırıma uğratılacak, Özgürlük Hareketi tasfiye edilecekti. Bu plan, elbette Kapitalist güçlerin başı olan ABD ve NATO desteği ile uygulanacaktı. Bunun uygulanması için saray çetelerine her türlü yetki verildi. MİT’te yeniden birçok konuda düzenlemeler yapıldı. Bütün istihbarat kurumları tek koordinasyonda toplandı. Bütün güvenlik güçleri seferberlik halinde Kürtlere saldıracak şekilde düzenlendi. Uzlaşmaz devlet yapıları bir araya getirildi. Bu şekilde Kürt Önderliğine, Kürt halkına ve Hareketine yönelik Sri Lanka modeli ile yönelimler başlatıldı.
Her türlü ahlaksızlık ve insanlık dışı yaklaşımlar sergilendi. Önder Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit uygulandı. Cenazeler ile oynandı, mezarlıklara saldırılar yapıldı, yıkıldı ve bahçeleri yakıldı. Mezarlıklar savaş uçakları ile bombalandı, balyozlarla mermerleri kırıldı. Toplu katliamlar gerçekleştirildi, çocuklar zırhlı araçlar ile ezilerek katledildi. İnsanlar helikopterlerden atıldı. Binlerce insan cezaevlerine atıldı. Üç-dört insanın bir araya gelmesine izin verilmedi. Kuzey Kürdistan’ın tümü denetim altına alındı, diğer parçalara işgal harekatları yapıldı, Savaş ve keşif uçakları ile suikastler düzenlendi. Bu faşizm yetmedi Türkiye kentlerine taşındı. Ekonominin en büyük hisseleri savaşa, savunma sanayilerine harcandı. Dış güçlerden çeşitli İHA ve SİHA’lar satın alındı. Savaş uçaklarının ve SİHA’ların kullandığı bombalar sürekli güncellendi. Tüm bunları yapmak için ülkenin muhalefetini arkalarına aldılar. ABD denetiminde Ortadoğu bölgesinde başta KDP ve sonrasında Irak konsepte dahil edildi. Yurtdışlarında Kürtlerin herhangi bir mitingine izin verilmedi, izin verilmemesi için Türkiye her ülkeye pazarlandı. Kürt düşmanlığı üzerinden Rusya ve ABD gibi devletlere milyar dolarlık tavizler verildi. Zirvede ise kimyasal gazlar ile saldırmaya başladılar. Tüm bunların hepsi Çöktürme Eylem Planı’nın adımlarıydı.
Türk devleti sahip olduğu donuk ve katı düşüncesi ile bu şekilde topyekûn Kürtleri imhaya yöneldi. Düzenli olarak her yıl birkaç defa bu defa bitireceğiz, bu defa bitireceğiz naraları attılar. Tüm umutları ABD ve KDP destekli bu plandaydı. ABD de bu konuda elinden geleni ardına koymadı. Yapabileceği her şeyi yaptı. Tüm silahları sağladı. Öncü kadrolara yönelik çeşitli planlamalar gerçekleştirdi, listelere aldı. Ama gel gör ki tüm bu planlar başarıya ulaşmayınca herkes birden Erdoğan karşıtlığına döndü. Verdikleri sürenin sonuna mı gelindi bilinmez ama Kürtler imha edilemedi.
Birden Kürt sorunu tekrar gündeme gelmeye başladı, Kürtler konuşulmaya başlandı. Kürtlersiz Türkiye’nin bir geleceği olmadığı görülmeye başlandı. Bu kimsenin şefkati ile gerçekleşmiş değildir. Tamamen Kürtlerin kesintisiz (sürekli) ve kararlı duruşları sayesinde sağlanmış bir gerçekliktir. Bu şekilde Kürtlerin tasfiyesinin sözkonusu olmayacağı görüldü. Hatta Kürt sorunu daha da büyüyüp bölgesel bir sorun haline geldi. Bunu biz değil bizim dışımızda da herkes söylemeye başladı. Fakat bu saldırıların biteceği anlamına gelmiyor. Saldırılar Erdoğan çete devleti olduğu sürece devam edecektir. Bundan sonra da devam edilmesi gerken duruş budur. Bir gerçeklik daha var ki bundan sonra direnişin kesintisiz ve kararlı sürmesi ile Erdoğan’ın tasfiye olacağı gerçeğidir. Bir gerçeklik de şudur tasfiyeye kalkışan tasfiye edemezse tasfiye olur. Çöken bir çöktürme planı…
Unutulmaması gereken bir şey: “suyun mermeri delmesi sürekliliğindendir”.