Sistem çarkında nefessiz bırakılan genç kadınlar

0
256

Sistemin kendine göre bir kadın tanımlaması var. Bin yıllardır topluma düşünsel olarak da hükmeden bu duruma göre kadın pasif,  güçsüz, erkeğin malı-mülkü, çocuk doğurmaktan başka bir katkısı olmayan bir varlık olarak görülür. Ne yazık ki kadınların kendisi de kendini bu şekilde ele alır. Çaresizdir, eli kolu bağlıdır, efendisine hizmetten başka bir yolu yoktur. Böyle öğretilmiştir kadınlara. Bununla birlikte sistemin bir diğer saldırı hedefi gençliktir. Ana karnında belirlenen cinsiyetçilik düzenleri çocukluk aşamasında öğretilmeye başlar ve gençken kullanılan yöntemler daha da çeşitlenir. İnsanın gençlik dönemi aynı zamanda özgürlüğe en yakın olduğu dönemlerdir, arayışların en yoğun olduğu dönemlerdir. Doğru bir yön kazanırsa ulaşamayacağı hakikat yoktur. Bu gerçeği iyi tahlil eden sistem en etkili saldırılarını bu dönemde yapar. Gençler aynı zamanda toplumun geleceği olduğu için   egemen sistem kendi zihniyet argümanları ile gençliğin beynini felç etmeye çalışır. Gençler için kullanılan hayata atılma tabiri aslında günümüzde sistemin çarklarının arasında sıkıştırılmadır, sistem içine çekilmeleridir.

Bu durumun genç kadınlar üzerindeki yansımaları daha yoğundur. Hakikati çarpıtmak için hedef seçilen genç kadınlardır. Hem cinsinden ötürü hem de yaşından ötürü sistemin bütün okları genç kadınlara yöneltilir. Sistem böylece hem kadının hem de gençliğin güçlü potansiyelinden yararlanarak kendi ömrünü daha çok uzatır. Beraberinde gençlik içerisinde kadın kimliği silinmeye çalışılır. Genç denince akla nedense hep erkek gelir, delikanlı denince akla erkek gelir. Gençlik kavramı bile cinsiyetçi kılınır.

 

 Genç kadınlar ‘av’ olarak görülür 

Ataerkil aile kurumuna o kadar çok kutsallık atfedilir ki, yere göğe sığdırılamayan bu kurum aynı zamanda kadınların sistem için eğitildikleri, daha doğrusu terbiye edildikleri karargahlar gibidir. Ataerkilliğin ortaya çıkışından bu yana kullanılan semboller ile kadınlık özellikle de genç kadınlık yoğun bir ideolojik, düşünsel bombardıman altında tutulur. Kadınlar ne kadar çok bu sembollere kanarsa, gelecek nesillerin kontrol edilmesi o kadar rahat olur. Çünkü yeni neslin annesi, öğretmeni kadındır. O yüzden genç kadınlar hayatın her aşamasında belirli kurallar içerisinde tutulur kafasını kaldırmasına fırsat verilmez. Toplum da bu şekilde alıştırılır. Kadın olmak hele de genç olmak her zaman kötülüğe açıkmış gibi bir algı oluşturulur. Hepimiz biliriz bazı sözleri, örneğin “kızını dövmezsen dizini döversin ya da kızını bırakırsan ya davulcuya ya da zurnacıya kaçar” gibi. Yani kızını her zaman baskı altında tut, kafası çalışmaz onun, her an bir hata yapabilir, namusunu beş paralık edebilir, çünkü o zayıf tohumdur, günaha, yanlışa meyillidir, o yüzden gölgen hep üzerinde olsun, hemen başı bağlanmalı der bu “atasözleri.” Aynı zamanda bu gibi durumlar genç kadınların hangi geleceğe hazırlandıklarını iyi ifade eder. Egemen erkek aklı için kadın elde edilmesi gereken bir avdır. Bu avlama süreci kadın için çocukken başlar ve hayatının sonuna kadar devam eder. Gençlik aşaması bunun en acımasız sürecidir. Geleceği elinden alınır, hayalleri karartılır, henüz arayış içerisinde olan ruhu esaret altına alınır. Her şeyin farkında olan ve iyinin cazibesine kapılmaktan vazgeçmeyen, onarıcı ve iyileştirici masumiyeti işe yaramaz. Genç kadınların sistemin tuzağına düşmesi için ne gerekiyorsa fazlasıyla yapılır.

Ailede, okulda, sokakta, işte yani yaşamın her alanında kadını terbiye etme, biçim verme mekanizmaları oluşturulmuştur. Kadın başını nereye çevirse, yönünü nereye yöneltse sistemin sembolleriile karşılaşır. Gözünün başka bir şey görmemesi gerekir, kulağı farklı bir şey işitmemelidir. Sistem ne diyorsa o kadar bilmeli, o kadar anlamalıdır. Düşüncesi sistemin izin verdiği bilgilerden oluşmalıdır. Genç kadınlar nasıl davranmaları, nelerle ilgilenmeleri, nasıl konuşmaları, kendilerine nasıl biçim vermeleri konusunda yoğun bir eğitim altındadır. Birçoğumuz evdeyken sürekli toplumun bize nasıl bir hanım hanımcık kız olmamız gerektiği yönündeki nasihatleri ile yaşamışızdır. Birçoğumuzun annesi bize defalarca “komşunun kızını görüyor musun, ne kadar akıllı, ne kadar terbiyeli, evin her işini yapıyor, çeyizini hazırlıyor, büyüklerinin karşısında ağzından bir laf çıkmıyor” gibi kendilerince doğru nasihatlerde bulunurlar. Elbette bu konuda sadece annelerimizi eleştirmiyoruz, çünkü onlar da kendi büyüklerinden böyle öğrendiler ve bu bir zincirleme olarak ilerlemeye devam ediyor. Toplumsal cinsiyetçilik aileyi öyle bir hale getirmiştir ki, aile kızını bir köle, elden çıkarılacak bir eşya olarak görür.

 

Sisteme kurban edilen genç kadınlar

Genç kadınlar yıllarca iyi bir eş, iyi bir anne olmak için hazırlanır. Kadın farklı işlerle de uğraşabilir ama neticede bir genç kızın en iyi bilmesi gereken şey “evinin hanımı, kocasının eşi, çocuklarının annesi” olmaktır. Çünkü sistemin genç kızlar için gelecekteki yaşamları bu semboller etrafında şekillenir. Genç bir kadın mutlaka beyaz atlı prensi ile evlenecek, anne olacak, aile kuracaktır. Ama işin özünde beyaz atlı prens imgesinin arkasında onu bekleyen korkunç bir mavi sakal vardır. Onun ruhunu, benliğini, kişiliğini parçalayan bir mavi sakal. Ve günümüzde milyonlarca genç kadın yaşam enerjisini yitirmiş bir şekilde sistemin acımasızlığına kurban edilir.

Bu şekilde sistem gençliğin asi, isyancı, yenilikçi ve zengin yönünü kaybettirmek ister. Gençlik demek devrimcilik demektir. Sistemin asıl hedefi bu devrimci yönü boğmaktır. Bu nedenle gençliğin yaşadığı çelişkileri liberalleştirerek içinde bulunduğu duruma başkaldırmasına izin vermez. Sanal, sahte, yoz yaşama mahkum edilen gençliğin sisteme tehdit olan yanları törpülenir, radikalliği yumuşatılır. Oysaki önceden gençler içerisinde devrimci bir gelenek vardı. Özellikle de devrimin en öncü gücü öğrenci gençlikti. Şimdi sisteme en çok entegre edilen öğrenci gençlik oluyor. 68’in devrimci gençliği dünyayı bir devrim havasına soktu, Kürdistan ve Türkiye’de de güçlü gençlik hareketleri yaşandı. Bu gerçeği bertaraf etmek isteyen sistem 12 Eylül ile yeni bir genç kuşak yaratmak istedi ancak istediği başarıyı yakalayamadı. Gençliğe olumsuz etkileri oldu ancak şu an yine bu coğrafyada gençler devrimlere öncülük yapıyorlar. Gençlik içerisinde hala büyük bir devrimci potansiyel var.

Kendini eğit, bilinçlen ve itiraz et!

Tüm bu gerçekler Kürdistan’da çok daha ağır bir şekilde yaşanıyor. Özgürlük hareketinin açığa çıkardığı değerleri boşa çıkarmak için sistem en fazla gençlere el atıyor. Aileyi, eğitimi, modern kültürü, bilim- tekniği kullanıyor. Gençlerin köksüz, bilinçsiz, hafızasız olması için sistem her gün yeni bir yöntem deniyor. Coğrafyamızda hem maddi hem de manevi anlamda yokluk içinde bırakılan gençler ajanlaştırma, fuhuş, uyuşturucu kullanımı gibi en yoz yaşam biçimlerinin içine çekiliyor. Genç kadınlar çok bilinçli bir şekilde erken yaşta evliliklere, töre cinayetlerine kurban ediliyor. Ve sonuç olarak yüzlerce kadının intiharları ile karşılaşıyoruz. Bütün bunların hepsi bir irade kırma politikası olarak devam ettiriliyor. Bu politikalara, imha ve asimilasyona karşı verilecek en büyük cevap demokratik ulusu hızla inşa etmektir. Devrimci gençliğin en büyük görevi demokratik ulus inşasıdır.

En örgütlü güç genç kadınlar olmalı

Genç kadınlar, özgünü yitirmediği taktirde yeniliğe, değişime, ilerlemeye en açık kesimdir. En radikal devrimci güç genç kadın örgütlenmesi içinden çıkmaktadır. Gücünü açığa çıkarabileceği bir ortamda genç kadınları durduracak bir güç olamaz. Bu anlamda genç kadınların en başta yapması gereken ideolojik olarak kendini eğitmektir. Sistemin kölelik kodlarını kendi kişiliklerinde çözümlemek, bu anlamda kendini tanımak, sorunlarını tespit etmek, bilinçlenmek, kendini eğitmek ve sisteme karşı kendini güçlü kılmaktır. Kadınlar cins bilinci ve özgürlük bilincini harmanlayarak, kendini örgütlü bir güç haline getirerek sisteme karşı koyabilirler. Bunun için özgürlük hareketinin birçok ideolojik argümanı yine pratik mücadele mirası vardır. Genç kadınlar için bu değerlere hem sahip, çıkmak hem de geliştirmek en büyük görevdir. Genç kadınların en örgütlü olduğu zemin aynı zamanda mücadelenin güçlü olduğu zeminlerdir. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bu konunun nasıl ele alınması gerektiği konusunda oldukça somut çözümlemeleri vardır; “Özellikle genç kızları, bilinçsiz kadınları, köle kadınları kesin geliştirmek zorundasınız. Yetişmeyen bir genç kızı, köle bir kadını erkek egemenlikli etkilere açık bırakamazsınız. Genç kızlar devrim tarafından şekillenmeye en müsait özneler durumundadırlar. Devrimci değişime en yakın olanlarsınız. En iyi şekil sizlere verilebilir. Hem kendinizi erkeklerden daha fazla şekillendirme, hem de kişilik özellikleriniz buna uygundur. İçinizden çok yaman özgürlük savaşçıları çıkabilir” demektedir.

Sistem genç kadınları o kadar olumsuz etkilemiştir ki ve kadının kendisi de bunu o kadar kanıksamıştır ki sistemden alınan yanlışlar, yanılgılar yaşanabilmektedir. Sistemin alışkanlıkları bütün yaşamımızı işgal edebilmektedir. Bunun aşılması için radikal bir kişilik dönüşümü gereklidir. Kişilik dönüşümünün zemini ise kendini ideolojik olarak eğitmek ve arayışları güçlendirmek ile olur.

Kürdistan Özgür Kadın Hareketi’nin; kadın ordulaşması, kadın kurtuluş ideolojisi ve kopuş teorisi gerçeği en başta genç kadınların sistemden kurtulmasını ifade eder. Kadın ordulaşması eşitsizliğe, köleliğe karşı eşitliğin, özgürlüğün mücadelesini veren kadın örgütlenmesini ifade eder. Bunun için hem yaş, hem de konum olarak en uygun kesim genç kadınlardır. Her anlamda özsavunmayı büyütüp bunun öncülüğünü yapma misyonu en başta genç kadına aittir. Kendini örgütlü kılan genç kadın sistem karşısında en aktif savaş gücü olabilir. Sisteme karşı her anlamda kendini koruyabilir. Demokratik ulusun argümanlarından biri de öz savunmadır. Saldırılara en çok maruz kalan kesim olarak genç kadınlar öz savunmayı da en bilinçli, örgütlü, sistematik bir biçimde, sadece silahlı boyutunu değil, her yönünü geliştirmelidirler. Sistemin asimilasyon, ajanlaştırma, fuhuş, topluma inkar ve imha politikalarına karşı, gençleri köksüzlüğe götüren uygulamalarına karşı meşru savunma çerçevesinde toplumun her kesiminde öz savunma örgütlenmesi oturtulmalıdır. Genç kadınların yaşamın her boyutunda öz savunmasını geliştirmeleri sistem karşısında donanımlı bir güç olmaları demektir.

Kaynak: Newaya jın-derleme

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here