Kemal SÖBE
İnkarcı güçler, dört parça Kürdistan’da, siyasi ve coğrafik birliğin önüne geçmek için, şimdide Kürdistan parçaları arasına, yüzlerce kilometre uzunluklarda betondan duvarlar örüyorlar. Yıllar önce, bu duvarlar, aşiretçilikti, parçacılıktı, mezhepçilikti, örgütsüzlüktü, eğitimsizlikti, inanç farklılığıydı, ulusal bilincin gelişmemesiydi, ulusal önderliğin olmayışıydı. Düşman, bu saydığımız sorunları, Kürtleri uluslaşmaktan uzak tutmak için ve ulusal birliğin olmaması için kullanıyordu. Kürtler, bu saydığımız nedenlerden dolayı, uzun yıllar ulusal kimlik ve kültürden uzak kaldılar, tanınmazlaştılar, yaşayan ölüler haline getirildiler, kendilerini tanıyamaz hale geldiler, adeta çamura girip derin bir kirlenmeye bulaşmışlardı. PKK’nin bir güneş gibi Mezopotam’da doğması, Kürtleri yeniden yaşama çekti, her bakımdan yeniledi, ulusal ve demokratik bilinç kazandırdı, yani Kürtlerin her bakımdan gelişimini engelleyen bütün kötülüklere etkilice müdahale etti, Kürtleri yenileyerek, yeni bir yaşamın yoluna koydu. Kürtlerde sarsılmaz bir devrimci ruh ve yenilmez bir irade yarattı.
Düşman-inkarcı kesimler, ne yaptılarsada, PKK’nin, Kürtlerde yarattığı bu devrimi ruhu kıramadı, tam tersi kendisi bu devrimci ruha çarptıkça parçalandı, yok olmanın eşiğine geldi. Kürtler, düşmana karşı direnmede ve zafer kazanmada en etkili silahın örgütlülük ve ideolojikleşme olduğunu biliyorlar. Kürtler, büyük bir uğraş ve çalışmayla, ideolojikleşme silahını kazandılar ve düşmanı en başta kendi içinde yok ettiler. Yani en büyük düşman, Kürtlerin ruhuna-yaşamına giren düşmandı ve bu düşman, büyük uğraşlar ve çalışmalar sonucu, Kürtlerin yaşamından sökülüp atıldı. Yani eğitimsizlik, cehalet, örgütsüzlük bir halk için yenilmesi gereken en büyük düşmandır. Bu düşman yenilirse, gerisi askeri ve teknik bir mücadele sonucu zaten yıkılır. Önemli olan, ruhu, davranışları, yaşamı, kültürü düşmandan kurtarmak. Düşmanın yıllarca şekillendirdiği kişilik yapılanması ve yoşlaştırılmış tarzdan uzaklaşılırsa, düşman yenilgiyi yaşamın demektir. Kürtler, gelinen aşmada, bu konuda tam olarak bir başarıya yakın duruyorlar.
Yani, onlarca yıl önce, yenilmez gibi görünen düşman, Kürtlerin ruhunda bitti, iflas etti, yok oldu. En büyük devrim zaten budur. Yani en büyük engeller tek tek yıkıldı, aşıldı. En büyük engelleri aşan bir halk, beton duvarlarımı yıkamayacak? Bir dokunuşta yıkarlar bu beton duvarları. Hangi engeller, Kürtlerde oluşan erternasyonal devrimci ruhun gücü karşısında ayakta kalabilir. Kürtler, kendi içindeki düşmanı öldürmeyi başardılarsa, zafer yakındır demektir. En büyük zafer, kendini yenileyebilmektir, düşmanın dayattığı köle kişiliği yıkabilmektir. Düşmanın, şimdi Kürtlere öfkesi bundandır. Çünkü düşman, kendisini Kürtlerin yaşamında, ruhunda, davranışlarında var ederek Kürtleri yok olmanın eşiğine getirmişti. Kürtlerde, kendilerini yaşamda her bakımdan yenileyerek bu düşmandan kurtarmasını bildiler. Şimdi, KDP gibi bazı ufak tefek düşman kırıntıları kaldı. Bu kırıntılarda yakında bitecektir. Rojava direnişiyle Kürtler dört parçada ulusal birliği yakaladılar ve sonradan oluşturulan bu sınırlarda, Kürtlerin ruhunda yok edildi. Düşman, bu gerçeklikten korktuğu için, KDP’yi de, yanına alarak, bir taraftan Kürt özgürlük güçlerine saldırılar yapıyor, bir taraftanda Kürdistan parçaları arasına betondan duvarlar örüyor.
Yani onlarca yıl boyunca, siyasi ve kültürel olarak başaramadığını, bu beton duvarlarla yapmaya çalışıyor. Yani Kürtlerin fiziki ve siyasi birliğini engellemeye, dağıtmaya çalışıyor. Çünkü dört parçanın siyasi ve fiziki birliğini istemiyor. Çünkü dört parçanın siyasi ve fiziki birliği, düşmanı daha çok zor durumda bırakır ve bitişini yakınlaştırır. Aslında düşman, siyasi ve kültürel olarak Kürtlerin yaşamında zaten yıkıldı. Askeri operasyonlarda yoğunlaşması ve beton duvarlar bu korkudan ve yıkılıştan dolayıdır. Yani düşman, yıkılışını geciktirmeye çalışıyor. Siyasi iflası yaşayan bir rejim, askeri ve teknik olarak zaten uzun ömürlü olamaz ama sadece biraz daha ömrünü uzatır. Yani gecikmeli bir ölüm, düşmanı bekliyor. Türk devletinin siyasi oluşumunda, ” yenilen pehlivan güreşe doymaz ” zihniyeti var. Yani belki bu sefer kazanırım diyor. Bundan 40-50 yıl önceki, en örgütsüz, dağınık ve her türlü imkanın kıt denecek kadar az olduğu koşullarda bile, Kürtleri yenemeyen bir düşmanın, Kürtlerin her bakımdan güçlü olduğu şimdiki koşullarda, yenmesinin imkanı kalmamıştır. Türkiye’de, aklı başında siyasetçilerin, yapması gereken şey, Kürt gerçekliğini kabul etmeleri ve Kürtlerin ulusal varlığının tanınması ve Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlamalarıdır. Çünkü, Kürtlerde oluşan devrimci ruh, her türlü engeli yıkabilecek güçtedir. Hiç bir duvar, sınır, engel ve ihanet, Kürtlerde oluşan devrimci ruhun gücü karşısında duramaz. Çünkü Kürtler, engellerin her türlüsünü yıktılar…