Kemal SÖBE
RTE, geçenlerde, PKK’nin 5-10 tane çocuğu var dedi. Yani aslında Kürtler çok çocuk yapıyorlar demek istedi. Kürtlerin çok çocuk yapmalarını bile hazmedemiyorlar ve bu durumu kendileri için bir tehlike olarak görüyorlar. Geçen senelerde, RTE, Türk halkına, en az üç çocuk yapın diye çağrıda bulundu. Ama dünyaya gelen çocukların nasıl yaşadıkları, ne yedikleri ne içtikleri RTE’nin umurunda bile değil. Dünyada, hiçbir lider, halka şu kadar çocuk yapın ya da yapmayın diye çağrıda bulunmaz ve kimsenin özel hayatına karışmaz. PKK’nin 5-10 tane çocuğu var demekle, PKK’nin aslında Kürtlerin örgütü olduğunu ve Kürtler için mücadele ettiğini üstü örtülü kabul etmiş oluyor ve Kürtlerle PKK’nin yek vücut olduğunu kabullenmiş oluyor. PKK’nin strateji değişimiyle bütün Türkiye’nin partisi haline gelmeyi ve demokratik cumhuriyette ortak vatanda kardeşçe yaşamayı parti programına alması bütün Türk-İslam sentezcilerini rahatsız etmiş oluyor.
Yani Türk milliyetçiliğini devlet ideolojisi haline getirenler için, PKK’nin Türkiye partisi olmasını bütün Türkiye’yi Kürtlerin vatanı haline getirip zamanla Türkleri yok sayacaklarını düşünüyorlar. Çünkü Kürtlere ya Türklük içerisinde eriyip yok olun ya da Kürdistan’a gidin diyorlar. Kürtlerin hiçbir zaman, bütün Türkiye’yi Kürtlerin ülkesi haline getirme gibi bir niyetleri ve amaçları olmamıştır ama ortak vatanda beraber yaşamayı yüzlerce yıl önce tercih ettikleri gibi, şimdide bunu tercih ediyorlar. PKK’nin örgütsel ortamında duygusal ilişkilerin ve evliliğin olmadığını RTE ve çevresi çok iyi biliyorlar. Ama RTE yanılıyor, yani PKK’nin 5-10 tane çocuğu yok, on milyonlarca halkı ve milyonlarca çocuğu var. Özgürlüğe susamış bütün halklar PKK’nin halklarıdır ve bütün çocuklar PKK’nin ilgisine ve şefkatine ihtiyacı var. Çünkü PKK insanlığın en derin duygu deryasında doğup büyüdü ve halkların duygu hareketi haline geldi. PKK sadece insanlara değil bütün canlılara değer veriyor ve bütün canlıların özgürce yaşaması için direniyor.
PKK hiçbir zaman Türk halkını incitecek bir üslup ve dil kullanmamıştır ve Kürdistan sadece Kürtlerindir dememiştir. PKK Kürtlere ne kadar değer veriyorsa Türk halkına ve diğer bütün halklara da aynı derecede değer veriyor. Çünkü PKK bir insanlık hareketidir. RTE’nin PKK’nin 5-10 çocuğu var demekle, Türk ırkçılığı yaptığını, Kürtleri hedef aldığını ve kıskandığını çok iyi biliyoruz. Sanki Türkiye’de sadece Kürtler çocuk yapıyorlarmış da Türkler hiç çocuk yapmıyorlarmış gibi konuşuyor. Türklükle zerre kadar alakası olmayanlar, yüzyıldır Türklük maskesi takarak ortalıkta dolaşıyorlar. Aslında Türklüğü de kendi kirli siyasetlerine alet ediyorlar. PKK, Türk halkının da bu faşizan rejim tarafından ezildiğini ve demokrasiye ihtiyacı olduğunu bildiği için Türkiye devrimini ve Kürdistan devrimini beraber gerçekleştirme mücadelesi veriyor. Yani Kürdistan devrimi bir bakıma Türkiye devrimi oluyor. Kürtlerin ulusal demokratik kurtuluşu aslında Türklerin de demokrasi kurtuluşudur.
Kürtler var oldukları ve çok çocuk yaptıkları sürece, PKK daha çok büyüyecek ve PKK de fedaice direndiği sürece inkârcı rejimi PKK’ye karşı istediği başarıyı sağlayamayacaktır, zaten özgürlük gerillası karşısında yenilgi üzerine yenilgi yaşıyor. Şimdiye kadar hiçbir operasyonda sonuç alamadılar, başarılı olamadılar, yenildiler. Kırk yıldır her operasyonları fiyaskoyla-yenilgiyle sonuçlanıyor. PKK’yi bitirmeden Kürtleri asimile edemeyeceğini çok iyi bilen bir inkâr rejimi var. Bundan dolayı var gücüyle gerilla alanlarına saldırıyor ama battıkça batıyor. Gerillanın Kürtlerin evlatları olduğunu ve PKK’yle Kürtlerin yekvücut olduğunu çok iyi biliyorlar. Kürtler, alanlarda PKK biziz ve biz buradayız diyorlar. Önderliksiz yaşam olmaz deyip kendi önderlerine sahip çıkıyorlar. Kürtler ve PKK öyle sıradan bir düşmanla karşı karşıya değiller. Kötülüğün her türlüsünü devrede tutan namert bir düşmanla karşı karşıyalar. Mert düşman bileğiyle döğüşendir, silah ile değil. Günümüzün düşmanı da uluslararası savaş kurallarına uyar ve kimyasal silah kullanmaz.
Taktik ustalık ve savaş kabiliyetinde, alanı tanıma ve araziye hakim olmada, gerilla ile başa çıkamayan düşman bunun çaresini zehirli-kimyasal silah kullanmakta buluyor. Ki bu silahlar yasaklanmış silahlardır ve bu tür silahları kullanmak mertlik değil namertliktir. Bundan dolayı, düşmanın bile merdi olmalı denir. Kürtlerin düşmanları bile namertler. Gerilla karşısında aciz kalanlar bu tür zehirli silahlar kullanırlar. Kimyasal silahlar kullandıkları sosyal medyaya yansıyıp gündem olunca, bu sefer de böyle silah kullanmıyoruz diye inkâr ediyorlar. Yani neresinden bakarsak bakalım her yönüyle yalan ve hile üzerine kendisini yaşatan bir inkâr rejimi var. Dünyadaki devletler içinde en çok yalan söyleyeni sanıyorum Kürtlere karşı kimyasal silah kullanan inkâr devletidir. İktidarının sonuna gelen AKP-MHP faşizmi, bu çıkmazı gerillaya karşı zaferi hayal ederek aşmaya çalışıyor ama nafile. Kürtler en politize olmuş zamanı ve ulusal olarak en güçlü olduğu bir dönemi yaşıyor. Her parçada bütün Kürtler ulusal birliği yakalamada bazı eksikliklere rağmen başarılı oldular diyebiliriz. Ulusal özgürlük önünde en büyük engel KDP hainleridir ama onlarda inkâr rejimiyle aynı çürümeyi yaşıyorlar ve aynı kaderi paylaşacaklar. Halkın örgütlü olduğu ve özgürlük güçlerinin fedaice direndiği koşullarda zafer Kürt halkının olacaktır…