Arjîn Pêşeng
Oyunların, düzenbazlığın ifşa yılı. Rojava devrimi özelde de Kobani zaferi ile AKP faşizan rejimin kuyruğuna basılmış, DAİŞ Erdoğan’ın beklentilerine cevap olmamış, kendisini yaratan devletler-yandaşları tarafından yalnız bırakılmıştı. Erdoğan uçurumdan yuvarlanacağının fark etmişti. İçine girdiği bu durumdan kurtulmak için can havli ile Önder Apo’ya koştu. Çözüm süreci inşası temelinde görüşmeleri sürdüren Önderlik, analizleri ile bu durumların yaşayacağı öngörüsüne sahipti. Erdoğan ve hükümetinin başlatılan çözüm sürecine uymadıklarını, içine girdikleri durumdan kurtulmak için Kürt halkının varlık mücadelesini kullanmalarına izin veremezdi. Önder Öcalan Kürt sorunu üzerinden yürüttüğü mücadelede netti ve Erdoğan’ın oyunlarını sonlandırmanın zamanı gelmişti artık. Erdoğan oynadığı oyunda kaybettiğini anlayınca Kürtleri tanımamaya başladı, Kürt halkını yok saydı. Yıllardır Kürtler üzerinden varlık temellerini atan Erdoğan gerçek yüzünü kamuyla paylaştı.
Erdoğan Kürt halkında bir beklenti yaratmış, halkın umutları ile oynamıştı. Bunun bir bedeli olmalıydı. Erdoğan yaptıklarının hesabını vermeliydi. Halk örgütlendi ve öz yönetim ilanları ile Erdoğan ve hükümetinin siyasi yalanlarına siyasi bir duruşla cevap verdi. Şırnak, Cizîr, Nusaybin, Sur ile başladı ve kısa bir sürede Kuzey Kürdistan’ın tüm alanlarına yayıldı. Kürt halkı özerk yönetimi coşku ile karşıladı ve kucakladı. Yediden yetmişe herkes öz yönetim direnişçisi, her ev öz yönetim mekanıydı. Kürtler Erdoğan’dan hesap sormaya başlamıştı, Erdoğan yıllardır eğitimini aldığı Kürt halkını tanıdığını zannediyordu, fakat Kürt halkının değerleri ile oynanınca içindeki mücadele ruhunun nasıl şahlanacağı dersini yaşayarak öğrendi, ona bunu Kürt halkı öğretti. Evdeki hesap çarşıya uymadı, artık yalanın dolanın da miadı dolmuştu. Kürt halkı Erdoğan ve hükümetinin iktidarını sarsmıştı, sarsılmıştı hükümet. Bu durumdan kurtulmak için ırkçılık, milliyetçilik faaliyetlerine başladı, Kürt halkını bölücülükle suçladı. Oysa bölünen onun iktidarıydı. Koltuk giderse kellede gidecek bunu çok iyi biliyordu Erdoğan ve hükümeti. Bu nedenle barbarca, insanlık dışı yöntemlerle saldırmaya başladı Kürt halkına. Sokağa çıkma yasakları ilan etti, ölülerin bedenleri üzerinden kirli faaliyetler yürüttü, hatta Kürt halkını diri diri yaktı. Bu yollarla bu halkın iradesini kırmaya çalıştı, fakat nafile çünkü ölüsünden bu kadar korktuğu düşmanı al aşağı etmek şart olmuştu Kürt halkı için. Halk, kendini yönetme hakkını ilan etmişti bir kere. Düşmanın topu, tüfeği korkutamazdı onu. Öz savunma ruhu ile düşmana cevap verecekti. Sokak sokak, mahalle mahalle mevzilerini hazırladı, nöbetini tuttu, silahlandı. Anne oğluyla, baba kızıyla mevzi almıştı soysuz düşmana karşı. Aileler özgürlük ruhu etrafında kenetlenmişlerdi. Tek düşünceleri başarmaktı ve bu uğurda ne bedel ödenecekse seve seve ödemeye hazırdılar.
Öz yönetim direnişlerinde büyük bedeller ödendi, büyük acılar yaşandı. Fakat TC ordusu elindeki tekniğe rağmen öz yönetim direnişlerinde hezimete uğradı, büyük sendromlar yaşadı, Kürt halkı AKP faşizan rejiminin temellerini sarstı, bu rejime baş kaldırılması gerektiği düşüncesini Türkiye topraklarına yaydı. Erdoğan’ı ifşa etti ve kim olduğunu insanlığa tanıttı. Ve sonuç olarak bu hükümet öz yönetim direnişlerinden sonra toparlanamaz hale geldi, toplumda sesler yükseldi, eylemsellikler başladı. AKP kendi içinde çözüldü, ergenekoncular, fetulahçılar ya da diğer hegoman devletlerden medet umanlar. AKP hükümeti öyle bir hal aldı ki kendi kendine darbe yapacak senaryosu ile kellesini kurtarmaya çalıştı.
Öz yönetim direnişlerine öncülük eden komutan Çiyager ve Zeryan şahsında, halk önderleri Mehmet Tunç, Pakize Nayır ve Asya Yüksel şahsında, devrimci militanlar Sêvê ve Xebatkar şahsında şehadete ulaşan öz yönetim kahramanları bize devrimci halk savaşı ile faşizan rejimin yıkılabileceğinin yol göstericisi oldular. Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını ancak devrimci halk savaşı ile kazanılabileceğinin kanıtlayıcısı oldular. Öz yönetim direnişlerinin kahraman şehitleri bugün Kürt halkını soykırımdan geçirmek isteyen faşizan rejimle nasıl mücadele edilmesi gerektiğinin ışığı oldular.
Önderliğimizin soykırım kıskacındaki Kürt gerçekliğinden, savaşan halk gerçekliği tanımı devrimci halk savaşı yani öz savunmayla tüm halkın topyekun mücadeleye katılımı anlamına gelmektedir. İçinde bulunduğumuz süreç öz savunma mücadelesini şart kılmaktadır. Kürt halkı cesareti, fedakarlığı ve iradesi ile bugüne kadar hiçbir güce boyun eğmemiş, kendi özünü, kimliğini, korumuş bir halktır. Ve değerleri için hiçbir zaman bedel vermekten korkmamış, çekinmemiştir. Öz yönetim direniş savaşçıları nasıl AKP faşist rejiminin iktidarını sarstıysa, bugünde faşizan rejimin yıkılması devrimci halk savaşı ile kazanılabilecek bir durumdur. Bedel ödemekten hiçbir zaman çekinmediysek bugünde bu halkın üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi tarihi bir görevdir. Çünkü Taybet ananın mücadele ruhu bize bunu göstermektedir.