KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Besê Hozat’ın ANF ajansı için kaleme aldığı makale şöyle:
“14 Mayıs’ta yapılacak genel seçimler üzerine çok yoğun bir tartışma süreci yaşanmaktadır. Herkesin bir noktada buluştuğu ve hemfikir olduğu temel konu, bu seçimlerin Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimlerinden birisi olduğu gerçeğidir. AKP yaklaşık 21 yıldır Türkiye’yi yönetiyor ve bu 21 yılının son 8 yılını MHP ile birlikte kafatasçı, kan emici, kara bir faşizm anlayışıyla yönetti. Türkiye’nin tüm kaynaklarını savaşa ve faşist iktidarı kurumlaştırmaya harcadı. Dolu dizgin bir faşizmle ve topyekûn bir savaşla geçen bu sekiz yıl, Türkiye Cumhuriyet tarihine, gasp ederek zenginleşmiş, çeteleşmiş, mafyalaşmış iktidar delisi faşist bir diktatörlüğün kanlı zamanı olarak geçecektir.
FAŞİZM TÜM TÜRKİYE’YE YAYILDI
AKP-MHP faşist iktidarı, İmralı’da mutlak tecrit ve işkence sistemini kurarak bunu tüm Kurdistan ve Türkiye toplumuna yaydı. İmralı’yı merkez alarak Kurdistan’da soykırımcı sömürgeci anlayışla topyekûn bir savaş yürüttü. Uluslararası savaş hukukunu çiğneyerek kimyasal silahlardan, taktik nükleer silahlara kadar her türlü yasaklı silahla Kürt halkına karşı soykırım savaşı yürüttü. DAİŞ ve türevleri ile ittifak yaparak Kuzey Suriye’nin önemli bir bölümünü işgal etti ve girdiği her yerde demografyayı değiştirdi, asimilasyon uyguladı, soykırım yaptı.
Bu sekiz yıllık zaman içerisinde AKP-MHP faşist iktidarı askeri, kültürel, ekolojik ve ekonomik saldırıların yanı sıra, siyasi soykırım saldırılarını çok boyutlu bir biçimde sürdürdü. HDP’nin kazandığı tüm belediyeleri gasp etti ve kayyum atadı. Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eşbaşkanlarından, milletvekillerine, belediye eşbaşkanlarından meclis üyelerine, çalışanlarına ve il-ilçe yönetimine kadar binlerce insanı tutukladı. Halk tarafından seçilen bu insanları tutuklayarak milyonlarca insanı cezalandırdı ve iradelerini hiçe saydı. Zindanlarda tutsakları işkenceyle öldürdü. Yüzlerce tutsağın infazını yaktı. Kürt halkına ve Türkiye toplumuna zulüm üzerine zulüm uyguladı. Halkların Demokratik Partisi’ni bu soykırım saldırılarının bir devamı ve toplamı olarak Kobanê Kumpas Davasıyla kapatma sürecine aldı. HDP’yi kapatma davasını seçim sürecine taşıyarak halkı siyasetten soğutmayı, mücadele iradesini kırmayı ve başarabilirse seçimlerde de boykota yönelterek devrimci demokratik güç cephesini geriletmeyi hedefledi.
Kuşkusuz AKP-MHP faşist iktidarının saldırıları Kurdistan’la sınırlı kalmadı. Faşizm tüm Türkiye’ye yayıldı. Bu faşist rejim, yüzyılını dolduran Kemalist devleti tüm kurumlarıyla birlikte çökertti. Kendisinden olmayan herkesi düşman ilan etti. Bir zamanların anlı-şanlı generallerini bile yıllarca zindanlarda tutarak delirtti. AKP-MHP faşist rejiminin şefi diktatör Erdoğan, bu geçen sekiz yıl içerisinde tüm yetkileri elinde toplamayı başardı. AKP-MHP faşist diktatörlüğü yargıyı, yasamayı, orduyu, medyayı tamamen ele geçirdi. Tüm kamu kurumlarına el koydu. 6 Şubat depreminde yüz binlerce insanın ölümüne ve milyonlarca insanın kırımına ve sefaletine yol açan politikalar ve bu anlayışın sonucu depremde çadır satan Kızılay’ın durumu faşist diktatörlüğün yarattığı Türkiye gerçeğine çok çarpıcı bir örnektir. Depremde ortaya çıkan tablo, asrın felaketi haline gelen AKP-MHP faşist rejiminin Türkiye’yi getirdiği noktanın acı bir tablosudur.
Faşist diktatörlük, kadınların büyük bir mücadele ve bedelle elde ettiği hakları ortadan kaldırdı. Eşbaşkanlık ve eşit temsiliyet sistemine saldırdı. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetti. Ulus devlet hukuku kapsamında kadına karşı şiddeti önleyici yasaları kendisi gibi kadın düşmanı gerici güruhlarla pazarlık konusu yaptı. Rantçı, talancı ve soykırımcı politikaların bir parçası olarak barajlarla, HES’lerle, maden ocaklarıyla, çarpık kentleşmeyle güzelim Kurdistan ve Türkiye doğasını ve çevreyi büyük bir yıkıma uğrattı.
EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI HALKLAR AÇISINDAN BÜYÜK BİR ŞANSTIR
AKP-MHP faşist rejiminin Kurdistan ve Türkiye halklarına, kadınlarına, gençlerine, emekçilerine ve doğasına yaşattığı bu yıkım ve derin acılar, 14 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve meclis seçimlerini çok daha önemli hale getiriyor. 14 Mayıs seçimleri, bu soykırımcı faşist rejimden kurtulmanın çok önemli bir sürecini ifade ediyor. Önder Apo’nun duruşu, gerillanın direnişi, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, demokrasi güçlerinin, işçi-emekçilerin, çevrecilerin, yıllardır verdiği görkemli özgürlük, demokrasi ve adalet mücadelesi, AKP-MHP faşist rejimini yıkım noktasına getirdi. Bu mücadele 14 Mayıs seçimlerinde çok önemli bir sonuca ulaşacaktır. Türkiye tarihinde ilk defa böyle önemli bir seçime Emek ve Özgürlük İttifakı’yla gidiliyor. Emek ve Özgürlük İttifakı da cumhuriyet tarihinde bir ilki ifade ediyor. Bu açıdan Emek ve Özgürlük ittifakı, Türkiye halkları açısından büyük bir şanstır. Bu ittifakı büyütmek ve güçlendirmek, Türkiye demokrasisi açısından tarihi bir önem taşıyor.
Faşizmi yıkacak, Türkiye’yi demokratikleştirecek ve demokratik siyaseti geliştirecek temel güç, Emek ve Özgürlük İttifakı’dır. Bu ittifak kuşkusuz sadece bir seçim ittifakı değildir, seçimden öte tüm zamanların mücadele ittifakıdır. Seçim sonrası da bu ittifakın kendisini büyütmeye devam etmesi ve Türkiye’yi demokratikleştirme mücadelesini güçlü bir biçimde yürütmesi son derece önemlidir. Hiç şüphe yok ki Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden biri olan 14 Mayıs seçimlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı’nın tutumu, seçimlerdeki başarısı, mücadele dinamizmi, değiştirici ve dönüştürücü gücü, demokratik cumhuriyet inşasında stratejik bir önem taşıyacak ve rol oynayacaktır.
FAŞİST REJİM İTTİFAK’IN TARİHİ ROLÜNÜ BİLDİĞİ İÇİN YOĞUN ÖZEL SAVAŞ SALDIRILARI YAPMAKTADIR
AKP-MHP faşist rejimi, 14 Mayıs seçimlerinde Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bu tarihi rolünü bildiği için çok yoğun bir şekilde özel savaş saldırıları yapmaktadır. İttifakı dağıtmaya, bunu başaramazsa bile zayıflatmaya çalışmaktadır. Bu saldırıları tek liste ile seçime girme konusunda Yeşil Sol Parti ile TİP arasında süren tartışmaları farklı bir mecraya sürüklemeye çalışarak yapmaktadır. Algı operasyonları, özel-psikolojik harp yönetimleriyle partiler arası çelişki varmış gibi göstermeye, yapay gündemler yaratıp tartıştırarak arzuladığı sonucu almaya çalışmaktadır. Bu tür özel savaş oyunlarına karşı duyarlı olmak ve sorumlu yaklaşmak bu dönemin en değerli devrimci ve yurtseverlik duruşudur.
Medyadan takip ettiğimiz kadarıyla Yeşil Sol Parti ile TİP seçimler konusunda ortak bir anlayışa ve sonuca ulaşmış bulunmaktadır. Bu önemli bir tutumdur ve her iki partinin ortaya koyduğu bu tutuma değer vermek ve saygı duymak gerekiyor. Yeşil Sol Parti ile TİP’in ortaya koyduğu tutuma rağmen seçim listesi konusundaki tartışmaların sürdürülmesi başta Yeşil Sol Parti ve TİP olmak üzere tüm demokrasi güçlerine zarar vermektedir. Bu açıdan artık tek listeyle seçime girilmeli şeklindeki tartışmalar sonlandırılmalı ve her iki partinin ortaya koyduğu seçimlerde birbirini güçlendirme temelindeki anlayışı güçlendiren bir yaklaşım esas alınmalıdır. Sorumluluk duyan herkes böyle yaklaşmalıdır. Yeşil Sol Parti ve TİP ortak bir yaklaşım ve anlayış ortaya koyduktan sonra tek liste ile seçime girme tartışmasını sürdürmek, faşist iktidar dışında kimseye bir fayda sağlamayacaktır. Yeşil Sol Parti ile TİP’in ortaya koyduğu bu ortak iradeye saygı duymak ve seçimlerdeki başarıya odaklanmak devrimci, sol-sosyalist, demokrat ve yurtsever olmanın gereğidir. Gelinen aşamada yapılması gereken tek şey vardır ve o da; Emek ve Özgürlük İttifakı’nın başarısı için herkesin tüm gücü ile seferber olması ve çalışmasıdır. Emek ve Özgürlük İttifakı kazanırsa halklar, kadınlar, gençler, emekçiler ve tüm toplum kazanır. Zira sorumluluk duyan herkes gerekli tartışmaları gerekli zamanda yapmıştır. Kaygılar ifade edilmiş, tehlikelere dikkat çekilmiştir. Büyük bir değer ifade eden bu tutumlar muhataplar tarafından görüldüğü ve buna uygun kararlaşmalara gidildiği anlaşılıyor. Artık bu iradeye saygı duymak ve ittifakın başarısı için çalışmak gerekiyor.
TÜM KESİMLER YEŞİL SOL PARTİ’NİN BAŞARISI İÇİN ÇALIŞMALI
Yeşil Sol Parti Türkiye’nin 81 ilinde seçimlere gireceğini açıkladı. Halkımız, halklarımız, kadınlar, gençler, işçi-emekçiler, çevre örgütleri ve ezilen, ötekileştirilen tüm kimlikler, Yeşil Sol Parti’nin başarısı için var gücüyle çalışmalıdır. Yeşil Sol Parti; demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir Türkiye’nin tek gerçek seçeneğidir. Kadın, toplum ve doğa kırım politikaları birbirini besleyen ve tamamlayan soykırım politikalarıdır. Bu faşist politikaların panzehri Yeşil Sol Parti’dir. Yeşil Sol Parti ile TİP yöneticileri aynı yolun yolcuları ve yoldaşları olduklarını ifade ettiler. Kurdistan ve Türkiye halkları açısından bu çok değerli bir ifade ve duruştur. Herkesin bu duruşu güçlendirmek için çalışması doğru bir yaklaşım olacaktır.
Medya üzerinden ve daha çok da sanal medya üzerinden, adaylara dönük de bazı sağlıksız tartışmaların yürütüldüğü ifade ediliyor. Yeşil Sol Parti kimi aday gösteriyorsa ona saygı duymak, kendine ve değerlerine saygının bir gereğidir ve doğru yurtseverlik duruşudur. Partinin adaylarını tartıştırmak onları yıpratmaktır ve dolayısıyla bu davranış özel savaşa hizmet etmek anlamına gelecektir. Yaşamını özgürlük, demokrasi ve adalet mücadelesine vermiş insanların, karşıtını güçlendiren bu tür tartışmaların içine girmeleri her şeyden önce inandığı değerlere saygısızlıktır. Devrimci, demokrat ve yurtsever insanlarımızın bırakalım bu tür yanlış ve zarar verici tartışmaların içine girmeleri, Yeşil Sol Parti’yi, Emek ve Özgürlük İttifakı’nı zayıflatabilecek tüm tartışmaların ve saldırıların önüne geçmeleri temel görevleridir. Devrimci ve yurtsever insanlarımıza yakışan duyarlı ve sorumlu yaklaşım hiç kuşkusuz budur.
ÇALIŞMAYA SEFERBER OLMAYA DAVET ÇAĞRISIDIR
14 Mayıs seçimlerinin Kurdistan ve Türkiye halkları açısından büyük önemini bilerek ve bunun sorumluluğunu duyarak, deprem sürecinde ilan ettiğimiz eylemsizlik kararını, seçimler sonrasına kadar uzatma kararı aldık. AKP-MHP faşist rejiminin olası provokasyonlarını boşa çıkarmak ve seçimin sağlıklı bir atmosferde yapılmasını sağlamak açısından bu tutumu gerekli gördük. Bu tutum Kurdistan ve Türkiye haklarına karşı duyduğumuz sorumluluğun bir ifadesi, özgürlük ve demokrasi güçlerine karşı büyük bir destek tutumu olduğu kadar, bu tarihi süreç karşısında sorumluluk duyan herkese de bir çağrı anlamı taşımaktadır. Eylemsizlik kararı; AKP-MHP faşizminin provokasyonlarını boşa çıkarmanın yanı sıra, aynı zamanda halk ve insanlık karşısında kendisini sorumlu hisseden herkese, faşist rejime hizmet edecek her türlü söz, davranış, tutum ve pratikten kaçınma, Yeşil Sol Parti’nin, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın mutlak başarısı için çalışmaya seferber olmaya davet çağrısıdır.”