Kürdistan’da Devrim Gerçekliği Üzerine Bazı Notlar

0
126
KEMAL SÖBE
Kürt devrimi, bir devlet iktidarı olmayı değil, büyük bir toplumsal ve kişilik değişimini hedefleyen bir devrim olma niteliğindedir. Sadece devlet iktidarını ele almayı devrim olarak görürsek toplumsal değişim için gerekli çalışmalara önem vermeyiz. Devlet iktidarını ele geçirdik, devrim oldu dersek yanılgıya düşeriz. Böyle devrim anlayışları, onlarca yıl sonra karşı devrimlere dönüştüler ve kendi halklarına düşman oldular. Bir devrimci partinin, iktidar olma hastalığından kurtulması gerekiyor. Birçok devrimci parti ve örgüt, devlet iktidarına gelmeyi bir devrimci marifet sayıyorlar. Oysaki devrimci parti-örgüt iktidar olmayı değil, halkın içine girip halkın siyasi-kültürel-sosyal değişimine ve gelişimine önem vermelidir. Toplumsal yönetim birimleri, komünler kurarak halkın politikleşmesini gerçekleştirerek toplumun kendi kendisini yönetebilmesini sağlamak gerekiyor. Bir devrimci parti-örgüt, bunu başarabildiği ölçüde değişimi başarmış olur.
Sadece devleti yıkmak veya devleti ele geçirmekle devrim olduğunu düşünmek bir yanılgıdır. Özgürlük Hareketi, reel  sosyalizmden etkilenmesine rağmen, reel sosyalizmin içinde düştüğü durumu analiz etmiş ve bütün yanlışlıkları görmüş mahkum etmiştir. Kurdistan’da Önderliğin, Kurdistan’da kişilik çözümlemeleri, bireyin değişimi, toplumun sosyal ve siyasal değişiminin önemsenmesi, toplumsal yönetim komünleri devrimin alt yapısını ve  toplumsal değişimin temelini oluşturur. Bir askeri ve siyasi güç olup mevcut devleti yıkmak ve yeni bir adla yeni bir devlet kurmak bir devrim değildir bir yönetim-rejim değişimidir. Toplum devletle değişim yaşamaz, sadece yönetilir. Devlet toplumu yönetme ve topluma egemen olma aracıdır, devrimi gerçekleştirme aracı değildir. Bu açıdan, Kurdistan devrimi, bireyi, kadını, erkeği kısacası insanı değiştirmeyi hedefliyor. Devrimi bireyde ve toplumda gerçekleştirmeyenlerin kuracakları devlet bir baskı aygıtına dönüşür. Bireyde ve toplumda devrimi gerçekleştirenler devlete ihtiyaç duymazlar.
Devrim köklü ve çok yönlü toplumsal değişimi ifade eder. Bir ülkede, toplum kendi kendisini yönetebilecek araç gereçlere sahip değilse o ülkede devrim değil devlet iktidarı kurulmuş demektir. Devrim sorunu toplumun politikleşmesi ve kendi hayatına yön vermesi sorunudur. Toplum, kendisini yönetebilmede başarı sağlayabilirse, yönetene ihtiyaç duymazlar. Yönetilmeye, kendilerini yönetemeyenler ve özgür olmayanlar ihtiyaç duyarlar. Doğrudan halktan oluşan yönetimlerle ancak toplumsal devrimin kalıcılaşması gerçekleşir. Devlet egemenlerin yönetim aygıtıdır. Bundan dolayı, devlet toplumsal doğaya terstir ve devlet sahibi olmakla devrim olmaz. Sosyalist bir toplumun oluşumu devrim için olmazsa olmazdır. Sosyalist bir devletimiz ve rejimimiz var diyenler, yanılmışlardı. Ulus devleti aşamayanlar, devletsiz devrim olmayacağını ve devletin sosyalisti olacağını düşünürler. Halbuki devrim devletin olmadığı koşullarda gelişim gösterebilir. Dolayısıyla devletin sosyalisti olmaz. Çünkü devlet anti toplumsaldır. Toplum kartışı bir aygıt nasıl toplumcu olabilir?
Toplumun her bakımdan gelişim göstermesi, özgür bireyin gelişimi, maddi ve manevi zenginliklerin hepsinin oluşması, insancıllığın gelişmesi devrimin en önemli zenginlikleridir. Devrim insanda başlar. Devrim insanın ruhuna ve kalbine hitap etmelidir. Öncelikle, insanda kişilik devrimi-değişimi esastır. Toplumun yaşamı olmuş bir devrim asla yıkılmaz. Ama devrimi devlet rejimi ve bazı yasalardan ibaret olarak görmenin sonu çok kötü oldu. Bu açıdan, Kurdistan’da devrim ve değişim bireyin ve toplumun gelişimiyle, politikleşmesiyle gerçekleşiyor. Toplumsallığı önemseyen, yeni insan olmayı başaran bir birey en büyük devrimi gerçekleştirebilir. Soyalizmin bir toplumsal yaşam biçimi olduğunu, devlete ait bir sistem olmadığını bilince çıkaracağız. Topluma ait olan bir değer toplumdan alınırsa, o değer yozlaşır ve toplumsal özü biter. Bir toplumsal değer, topluma ait olduğu ve toplum tarafından yaşanıldığı sürece bir değer olarak varlık sürdürebilir. Devrim sorunu, gelişmiş ve özgürleşmiş toplum olarak varlık sürdürebilme sorunudur. Toplum özgürleşmişse ve kendi kendisini yönetebiliyorsa ve her bakımdan bir toplumsal zenginlik yaşıyorsa, işte biz buna devrim diyoruz. Devlet iktidarını almak, halkın iktidarını kurmak demek değildir. Devletin olmadığı, toplumsal yönetimlerle halkın doğrudan yönetimi esas alınmalıdır. Devrim-sosyalizm halkın yönetimi gerçekleşirse gelişim gösterir, kalıcı bir yaşam kültürüne dönüşür. Demekki devrim, devrimci partinin devlet iktidarını ele geçirme sorunu değildir, halkın, devlete ihtiyaç duymadan kendi yaşamını kurabilme, kendini yönetebilme ve her bakımdan bir değişimi ve gelişimi gerçekleştirme sorunudur…