Stêrk TV’de yayınlanan özel bir programda konuşan YJA Star Komuta Konseyi Üyesi Arjin Dersim, Türk devletinin özel savaş politikalarına dikkat çekti.
Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketine, toplumlara ve halka yönelik özel savaş politikasının geçmişten bu yana devam ettiğini söyleyen Arjin Dersim, “Türk devletinin özel savaş politikaları AKP-MHP hükümeti ve Erdoğan tarafından sürdürülüyor. Türk devleti bilgileri bu yana kendisine karşı ortaya çıkan tüm halkların iradesini kırmayı esas almıştır. Milyonlarca halkı katlim, soykırımdan koruyan Türk devleti esas olarak özel savaşa başlıyor. Özel savaş politikalarında özellikle odak noktası yer alıyor. Kültürel soykırım yapıyor, kısıtlıyor, politik yaşamdan uzak kalıyor. Türk devletinin tarihi darbelerle doludur. Günümüze kadar böyle gelmiştir.
(Türk devleti) Ermeni, Asûri, Anadolu halklarına karşı büyük katliamlar yapılıyor. Örneğin Seyid Rıza, özel savaş yönteminin sonucundan kurtulmuştur. Türk devletinin tüm saldırılarına rağmen Dersim’i işgal etmekteydi ve bundan dolayı kirli uygulamalara başvurdu ve Dersim’de katliam yaptı. Özel savaş yöntemleriyle katletmediğini benzetiyor, özünden uzaklaştırıyor. Türkiye’de yaşanan 12 Eylül darbesinin ardından hareketimizin tasfiyesi için JİTEM, Kontgerilla, Hizbulkontra gibi oluşumlar eyaletlerin kurulması ve özel savaş çerçeveleri oluşturuldu. 2002 yılından sonra ise Türk devletinin özel savaş politikalarını AKP iktidarı ve Erdoğan üstlendi. Bugün de AKP-MHP başta Önderliğe, hareketimize ve halkımıza karşı özel savaş yöntemlerini kullanmaya devam ediyor.
Özel savaş Erdoğan’ın kendisi tarafından yürütülüyor. 2002 yılında ABD’nin yönlendirilmesiyle AKP ve Erdoğan iktidarına gelindi. Erdoğan Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi için iktidara getirildi. Aslında Amerika’nın politikaları Erdoğan’ın paylaşımı Ortadoğu’da hayata geçiriliyor. Erdoğan kendisine verilen rol süresince Amerika’nın kendisinin iktidarda tutacağını biliyor. Türk devleti tarihinde özel savaş konusunda Erdoğan kadar uzmanlaşan kimse yok. Medyadan, orduya, kültür-sanat sürdürülene kadar her yerde AKP-MHP tarafından özel savaş yöntemleri kullanılıyor. Erdoğan, halka, Kürt halkına, hareketimize karşı tüm imkanlarını kullanarak özel savaş yürütüyor.
Erdoğan’ın himayesi altında olan Türk Medyası da savaş kışkırtıcılığı yapıyor. Özel savaş çerçevesi kullanılan medyanın bağımsızlığını tamamen kaybetmiş durumda. Bağımsız gazetecilik yapan çalışanlar ise ya cezaevinde, ya faili meçhul, faili belli aslında özel savaş rejimi tarafından katledildiler. Bugün Erdoğan konuştuğu zaman hiçbir kanal başka bir yayın yaptığı için bağımsız değiller. Bu yüzden Erdoğan ne kadar konuşursa, ne propaganda, ya da reklam yapmak zorundalar. Tüm kanallarda AKP-MHP ve Erdoğan var” diye konuştu.
YÜZLERCE ASKER CENAZESİ GİTTİ
Türk devletinin gerillaya karşı yürüttüğü işgal saldırılarında kullanılan “Eren operasyonu, Pençe operasyonu, Kilit operasyonu” isimlerine değinen Arjin Dersim konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: “Her dönem başlatılan saldırılarda bir sembole, gösterişe ihtiyaç duyuluyor ve bu faaliyetlerde bulunulduğu belirtiliyor. Örneğin Eren ismi üzerinden çok fazla propaganda yapıldı. 2020-21 yılından bu yana Türk devletinde bize karşı savaşta birçok kez Eren’in sözünü kullandı. Eren’i sanki bizim tarafımızdan öldürülen biri gibi gösteriliyor ve sözde ona sahip çıkıyorlar. Aslında bu şekilde birleştirerek sömürüyorlar. Eren Karadeniz’de Türk devleti ile aramızda yaşanan çatışmada öldürüldü bizim tarafımızdan öldürüldü tam olarak net değil. Sivil öldürme gibi bir hedefimiz hiçbir zaman olmuyor ama Eren askerleri gerillaların noktasına geliyor. Madem sivil bir insandı neden bunu yapıyor çünkü Türk devletine ajanlık yapıyor. Gerilla elbette kendisinde bir zarar gördüğünde kendini savunacaktır. Bu şekilde öldürülüyor Eren ama yıllar boyu kandırmak için ‘vatan-darı-Sakarya’ sloganları atılıyor.
Yüzlerce askerin cenazesi gitti ama hem asker ailelerinin, hem de toplumun bir tepkisi yoktu çünkü Erdoğan rejiminin toplumsal eğilimlerini teslim etmiş durumdaydı. Kimse çocuğunun Zap’ta ne işi var diye sormuyor. Öldürülen askerler evlerine bakıyorsunuz, o kadar zavallı bir aile ama diyorlar ki ‘Erdoğan sağ olsun, vatan sağ olsun.’ Vatan sağ olacaksa Erdoğan’ın çocukları gelsin o zaman, Bahçeli, Erdoğan, Soysuz, Numan Kurtulmuş, Hulusi Akar, özel savaş ekibinin kendileri ya da çocukları gelsin o zaman. Toplumda böyle bir dejenerasyon yaratmış durumdalar. Erdoğan’ın çocukları Amerika’da Dolarla oynuyorlar.
Onun günü bitti, kalmadı, sayı veriyor ama kimse de yılda bitti diyorsunuz, ne olduğunu diye soramıyorsunuz. Bir taraf yalanladı, kara propaganda bitti, kalmadı, şu kadar kişiyi öldürdük açıklamaları, diğer taraftan öldürülen askerlerin cenazeleri. Toplumun gözünün kör ettiği için bunlar görünmüyor. 2020 yılından bu yana Medya Savunma Alanlarında yürüttükleri işgal operasyonlarına, ‘pençe, kartal, bölüm kilitleme’ isimlerini alıyor. Bu isimli faşizmin sembolleridir. Zap’ı kilitlemek istediler ama kendileri kilitlendiler. Garê’de ‘Pençe Kartal’ minimini kullandılar ama Kartal olmayı bırakın Tavuk bilemediler. Düşmanın istediği kadar farklı isimlerle operasyonlar yapılıyor ve bütün saldırılar boşalıyor ve çıkıyor.”
GAZZE İÇİN TİMSAH GÖZYAŞLARI DÖKEN ERDOĞAN ROJAVA HALKINA BOMBA YAĞDIRIYOR
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik Uluslararası Komplonun 9 Ekim 1998 yılında başladığını ve 9 Ekim gününün enternasyonalist devrimci Che Guevara’nın da şehadet günü olduğunu hatırlatan YJA Star Komuta Konseyi Üyesi Arjin Dersim, “9 Ekim’i özellikle seçtiler çünkü Che Guevara bizim için sembol bir isimdi. Che 9 Ekim’de yaşamını yitirdi, Rêber Apo’yu da 9 Ekim’de esir almak istediler. 15 Şubat 1999 yılında yaşanan komplo ise Kürt halkının yok edilmesinin karar günüdür. 15 Şubat 1925 yılındaki komploda bunu başaramadılar çünkü Kürtler Rêber Apo’nun fikir ve felsefesiyle bir kez daha ayaklandılar. Bundan dolayı 15 Şubat 1999 yılında tekrar Kürtleri katliamdan geçirme kararı aldılar. Bu mesajı Kürtlere vermek istediler. Şêx Said ve arkadaşlarını nasıl idam ettilerse Önder Apo’yu da bu şekilde idam etmeyi hedeflediler. Ama Önderlik hem komployu, hem de komplocu güçlerin plan ve politikalarını boşa çıkardı.
Son dönemde özellikle Rojava’ya yönelik özel savaş politikaları yürütülüyor. Rojava Devrimini tasfiye etmek ya da içini boşaltmak için, bütün çeteleri Rojava’ya bela ettiler. Bunu yapan AKP-MHP hükümeti ve Erdoğan’dır. Bunlar kanıtlı ve belgelidir. Ama YPG-YPJ öncülüğünde sergilenen direniş sonucu DAİŞ çeteleri yenilgiye uğradı ve Rojava halkımız Demokratik Özerklik ilan etti. Toplum şuan kendi kendini yönetiyor. Erdoğan ve Türk devletinin hazmetmediği şey de budur. Bu yüzden ENKS eliyle, çeteleri örgütleyerek, Rojava’daki MİT ajanlarıyla kirli politikalar yürütüyor. Sürekli Rojava halkını tehdit ediyor. Kürtlerin 3 şehrini işgal ettiler ve çeteleri yerleştirdiler. Yetmedi her gün Rojava’yı işgal edeceğini söyleyip tehditler savuruyorlar.
Rojava’ya hem havadan, hem karadan sürekli saldırılar yapıyorlar. Son saldırılarda özellikle sivil yerleşim yerlerini, hastaneleri, elektrik-gaz-su depolarını, buğday silolarını, yemekhaneleri ve kültür merkezlerini bombaladılar. Toplumu aç-susuz bırakarak kendine muhtaç etmeye çalışıyor. Bu şekilde Rojava’nın tamamını işgal etmek istiyorlar. Halkımız tüm saldırılara rağmen toprağından vazgeçmeyecektir. Erdoğan bir yandan İsrail-Filistin savaşını üzerinden propaganda yaparak timsah gözyaşları döküyor, diğer yandan ise Rojava halkı üzerine bombalar yağdırıyor, kimyasal silah kullanıyor. Erdoğan’ın Müslümanlıkla bir alakası yok. Toplum artık gerçek yüzünü görmeli. Hamas’ı kışkırtan da, savaşı kendi çıkarları için kullanan da Erdoğan’dır. Erdoğan’ın gerçekliği Kürt toplumu tarafından çok iyi bir şekilde anlaşılmıştır.
Türk düzeninin yürüttüğü özel savaş yöntemleri Önderlik tarafından çok açık bir şekilde ortaya çıktı. Bu devlete ve AKP rejimine karşı ne fazla savaş yürüten Önderliktir, bu nedenle özel savaş yöntemlerini çok iyi biliyor. Önderlik, hareketimiz ve insanlarımız tarafından özel savaş yöntemleri belli bir süre boşalana kadar bırakıldı. Özel savaş politikaları en fazla kadınlar ve üyeler üzerinden yürütülüyor. Madde kullanımından tutun, fuhuşa, kadın katliamlarına, katillerin devlet tarafından korunmasına kadar yozlaştırma politikalarına kadar en çok kadınlar ve erkeklerin maruz kalması kalır. Özel savaş politikalarının tamamen boşaltılması için özellikle gençlerin kendilerini eğitmeleri ve bilinçlenmeleri gerekiyor. Toplumda örgütlü olmayan kimse kalmamalı, herkes kendini tanımalı ve Türk devletinin özel savaş politikalarına ortak parçaları. Bu bölümdeki çocuklarını, gençlerini eğitmeli, örgütlenmeli” diyerek konuşmasını sonlandırdı.