KEMAL SÖBE
İnsanlık devletli sınıflı sisteme karşı beş bin yıldır mücadele ediyor. Çünkü devletli sınıflı sistem, insanı doğal toplumsallıktan koparmış, iktidarcı ve maddiyatçı, nesneleşmiş bir insan tipi oluşturmuştur. İnsan aslında, kendi içindeki sahip olma hırslarına yenik düşmüştür. Yoksa egemenlik kurma ve sahip olma zihniyeti başka bir canlıdan insana geçmedi. İnsan sahip olmakla, iktidara gelmekle, egemenlik kurmakla, mevki ve makam sahibi olmakla, çok mülk ve çok para sahibi olmakla büyük insan olduğunu düşünür, böyle bir yanılgıya kapılır. İnsanın en değerli olduğu koşullar toplumsal kaldığı ve toplumsal yaşadığı doğal koşullardır. Doğal toplum bireyi bir Derviş gibi yaşardı. Mal ve mülkten, paradan ve iktidardan uzak yaşamak en değerli olunan koşullardır. Bu doğal toplumsal koşullarda maddiyat sadece yaşamak için bir araç olarak görülür. Toplumsal yönetim ise gayet doğal toplum olarak herkesin katılımıyla kendisini ortaya koyar, var eder. Komünizmde yönetim toplumsal katılımla gerçekleşir ve toplumun yaşamını organize etmeyi hedefler, birileri üzerinde egemenlik kurmayı, toplumu köle haline getirmeyi hedeflemez. Sahip olma hırsı egemenliği ve iktidarı doğurur ve insanı insani erdemlerden uzaklaştırır. İnsan bu durumda, kendisini içten kemiren kurt haline gelir. İnsanda sosyal dokunun bozulması böyle oluşur. Paranın ve iktidarın kafesine girmek insanı kendi canavarı yapar. Korkunç bir iktidar olma rekabeti böyle başlar, dünyayı ele geçirmek, dünya imparatorluğunu kurmak, bütün insanları kendi egemenliği altına almak bir değer ve marifet olarak görülür. Savaşlar, yıkım, işgaller ve öldürmeler güçlü olmanın bir yolu olarak kabul edilir. Bazı imparatorlukların kralları ve hükümdarları, başka ülkelere sefere çıkarken, yani başka ülkelere yönelik işgal yaparken, yani yatakta yatarak ölmek değil de savaşta ölmek istediklerini söylemişlerdi. Ne korkunç bir şey.
Ülke işgal etmeyi, kan dökmeyi ve ganimet avına çıkmayı kahramanlık olarak görme zihniyeti korkunç bir zihniyettir. Bir kral/hükümdar, başka bir ülkeyi neden işgal eder, neden sefere çıkar? Osmanlı imparatorluğunda, bu seferler meşhurdur ve hala, kimilerince bir övünç kaynağı olarak görülür. Halbuki Kur’an, öldürme diyor, İslam Arapçada barış demektir ve işgallere savaşa, emperyalist hegemonya savaşlarına karşıdır. Hem Cami’ye, kilise ‘ye gidip namaz kılmak, ayin yapmak, ibadet yapmak ve sonrada Allah Allah Allah Allah deyip ülke işgal etmek ve insan öldürmek Allah’ın hangi dininde var? İşte güç olma, iktidara gelme, egemenlik kurma insanı hayvanlaşmanın bile çok ötesine götürmüş. İnsan dışında, hangi canlı türü para ve mülk biriktiriyor, kendi türüne kulluk yaptırıyor? Mülk/para ve iktidar kutsanırken insan bunun varlığı içinde büyük bir yok oluşu yaşıyor. Sosyalizm bütün bu kötü gidişata dur demenin ötesinde, insanın kendi hakikatini yaşama ustalığına sahip olabilmektir. Bu açıdan, sosyalizm devletle yaşanılmaz, sosyal olarak olgunlaşmaya ve her şeye değer vermeyle yaşanılır. Sosyalizm insanın ve doğanın tekrar doğal değerini yaşayabilmesidir. Sosyalizm devlet iktidarını hedeflemekle ve geleneksel egemenlik anlayışıyla kurulmaz. Gücü kutsayan bu tür anlayışlar toplumun sosyal gerçekliğine aykırıdır. Devlet ve egemenlik demek gücün toplumun aleyhine karşı kullanılmasıdır. Devlet sevdalısı olan ulus devletçiler, kendi beyinlerinde esareti yaşayanlardır. İnsan ve yaşam devletle tortu hale geldi, kirlendi. Devletin olduğu yerde mülkiyet edinme ve güç olma hırsı gelişir. Toplumsal gelişime işte bu noktada darbe vurulur. Bazı beyni kötüleşenler, devletsiz yaşanılamayacağı sayıklıyorlar. Oysaki gerçek doğal toplumsal yaşam devletin olmadığı koşullarda olur. Devlet her insanın beyninde ve yaşamında küçük devletçiler ve küçük iktidarlar oluşturmuş. Bundan dolayı insanın zihinsel dünyasında devleti yok etmek bir devrim sorunu olmaktadır.
Devletle sosyalizmi kuralım anlayışı, insanları, iktidarın bataklığına sürükledi. Uzun çağlar devletsiz yaşayan Kürtler, devletin gereksizliğini daha iyi anladılar. Ancak çoğu toplum, ulusal değerlerin bile devletsiz yaşanılamayacağı fikrindeler. Devlet insanların hücrelerine bile hükmeder hale gelmiştir. Bunu iyi analiz etmek gerekiyor. Her insanın, devlet ve iktidar konusunda, kendisine derince bir yüklenmesi gerekiyor. Yani ulusal ve toplumsal değerler nasıl yaşanılır? Sorusuna doğru cevap olmak gerekiyor. Devletin ulusal ve toplumsal değerleri koruyan ve geliştiren bir araç değil, tüketen bir değirmen işlevi gördüğünü bilince çıkaracağız. Doğru ve kalıcı bir sosyalizm/toplumsallık ancak bu şekilde gelişir ve yaşanılır. Her insanın beyninde devletin gizli hücreleri vardır. Bu gizli hücreler hırs ve iktidar olma arzusudur, dürtüsüdür. Yeni insan, insanın doğal olarak zaten değerli olduğunu bilir ve iktidar ve maddiyat sahibi olmakla, gösteriş yapmakla değerli olunmayacağı bilincindedir. Kapitalizmde her şey maddiyatla ve güç olmakla var olduğu ve değer kazandığı zihniyeti olduğu için, herkes korkunç bir yarışa ve rekabete giriyor ve aslında insani değerler tüketiliyor. Paranın kazandığı, toplumsal değerlerin bittiği koşullarda herkes kaybetmiş demektir, insanlık tükenmiş demektir. Demek ki kapitalizmin kazananı olmaz, çünkü kumarda kazanan yoktur. Kumar sistemi insanlığı bitirmiş. Bundan kurtulmak, doğru bir sosyalizm/toplumsallık zihniyetiyle mümkündür. Zihniyet ve sosyal devrim bütün devrimlerin temelidir. Devlet iktidarına gelmek devrim olarak görüldü. İşte en büyük yanılgı buydu. Güçlü devlet mi, güçlü toplum mu? Özgür yaşam güçlü toplumsal katılımla gerçekleşir. Buda sosyalizmi doğru yaşamada gizlidir. İnsana odaklı hareket edeceğiz, iktidara değil. İktidar ve güç egemenliği doğurur. Bu, toplumsal yaşam için tehlike demektir. İnsanlaşmak devletten, iktidardan ve mülkten uzaklaşmayla gerçekleşir. Buda vicdan ve merhametli olmakla, sevgi dolu olmakla var olur. İnsan için en değer şey, sevgi ve merhamettir. Sevginin ve merhametin olduğu yerde toplumsal değerler yaşanılır ve insanlık kazanır. Yani insanı maddiyata kurban etmeyeceğiz, maddi imkanları insanca yaşamak için insanın hizmetine vereceğiz. Paylaşan ve insanı, doğayı, her canlıyı seven insan özgür insan olabilir.