KEMAL SÖBE
Emperyalist zihniyetin kaçınılmaz sonucu olan egemenlik savaşları dünyayı tehlikeli bir noktaya getirmiş bulunuyor. Güçlü devletlerin nükleer silahlara sahip olmaları, çok kapsamlı bir dünya savaşını kısmen önlüyor. Nükleer denge, daha çok, düşük yoğunluklu bir egemenlik savaşının olmasına yol açıyor. Ancak emperyalist güçler arasındaki kızışmalar bu nükleer dengenin bile bozulabileceğini gösteriyor. Nükleer bir savaşın ne gibi sonuçları olacağını düşünmek bile istemiyorum. Rusya’nın elinde, Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarından 300 misli daha fazla bir etkiye sahip olduğu söyleniyor. Yani 15 nükleer başlık taşıyan Sarmat füzesinin tek bir başlığı, New York gibi bir şehri ya da Hollanda gibi bir ülkeyi yok edebiliyor. Bazen, dünyayı insanlar mı yoksa şeytanlar mı yönetiyor diye kendi kendime soruyorum. İnsanlığın derdi ve sorunu nedir acaba? İnsan neyini paylaşamıyor? Dünya herkese iyi şartlarda yaşayacak kadar yeterli maddi imkân üretiyor. Ama insandaki hırs ve doyumsuzluk sahip olmaya ve egemenliğe, bunda da sınır tanımamaya yol açıyor. İşte kapitalizm ve ulus devlet zihniyeti hayatı bozmuş durumdadır. Egemenlikçi/devletçi zihniyet insani değerleri yok etmiştir. Rusya/Ukrayna savaşı, Avrupa’nın tamamına sıçrama tehlikesi taşıyor. Rusya, gerekirse nükleer başlık taşıyan Sarmat füzelerini NATO ülkelerine karşı kullanacağını açıkladı. Soğuk savaş dönemi sona ereri çeyrek asırdan fazla olmasına rağmen NATO, Doğu Avrupa’ya kadar genişledi. Yetmedi, eski Sovyet ülkeleri de NATO’ya dahil etmek istedi. Rusya, Baltık ülkelerinin NATO’ya girmesine bir şey demedi. Ama Ukrayna’yı NATO’ya almak istemesi Rusya’nın sinirlerini bozdu. Varşova Paktının ve Sovyetlerin dağılması, ABD’yi rakipsiz bırakmış ve ABD, kendisini dünyanın yeni efendisi olarak görmesine yol açmıştı.
Rusya’nın, son on beş yılda tekrar toparlanıp, Sovyet dönemi gücüne ve etkisine kavuşması, ABD’nin tek başına dünyaya hâkim olamayacağını ve tek kutuplu dünyanın hiçbir zaman olamayacağını ortaya koydu. Son yüz yıllık tarihe bakılırsa, NATO ve Batı Avrupa, Rusya’yı hep kuşatmak ve kontrol altına almak istemiştir. Bu egemenlikçi emperyalist siyaset yüzünden korkunç bir silahlanma yarışına girildi, paylaşım savaşıyla dünya çok kan kaybetti, maddi kayıplar trilyonlarca dolarları buluyor ve en kötüsü de bu savaşın kazananın silah tüccarları olması, kaybedeninde insanlık olması. Sadece silah tüccarları, silah satıp para kazanıyorlar. Bu egemenlikçi devletçi zihniyet Kürtleri de ulus olarak yok etmenin eşiğine getirdi. Kürtler buna karşı direndiler de ayakta kalmayı başarabildiler. Rusya/ Ukrayna savaşında Rusya’yı savunacak değiliz ama NATO ve Batı Avrupa da emperyalist zihniyetten vazgeçmiş değildir. Doğuya doğru genişlemek ve bütün Asya’yı kontrol etmek, Rusya’ya rağmen mümkün değildir. Ukrayna’yı kontrol etmek, bütün Asya’yı kontrol etmek demektir. Ama Rusya, Ukrayna’yı, eski Sovyet toprağı olduğu için NATO’ya asla vermeyecektir. Bu konuda kesin kararlıdır. Yoksa Ukrayna halkının ölmesi, zor durumda kalması emperyalist NATO’nun umurunda bile değil. NATO, sadece emperyalist emelleri olan bir saldırı aygıtıdır. Rusya da Sovyet sosyalist geçmişine rağmen hala devletçi ve egemenlikçi zihniyetten vazgeçmiş değildir. İnsanlık, son yüz yıllık kötü geçmişinden ders alamamışa benziyor ki egemenlikten ve iktidar olmaktan hala ısrar ediyor. Önder Apo’nun demokratik ulus manifestosuna şiddetle ihtiyaç vardır. İnsanlık için başka bir kurtuluş yolu görünmüyor. Kapitalizm ve devlet insanlığı tüketti ve insan ağır bir yara almış durumdadır.
İnsanlık için, egemenlikçi sistemin geldiği noktadan sonrası bir nükleer savaş ve yok oluştur. Yani emperyalist rekabet ve savaşın daha çok derinleşmesi, korkarım bir nükleer tehlikeye yol açabilir. Hem doğa hem insan ve hem de bütün canlılar tehlikededir. Kimsenin, gezegenimizi böyle bir tehlikeli noktaya getirmeye hakkı yoktur. Ulus devlet maskesi takarak, halkları emperyalist savaşlara alet ederek egemenlik kurmak ve bunun için savaşlar çıkarmanın faturası çok ağır olacağa benziyor. Bir avuç devlet yöneticisi, milyarlarca insanın kaderini belirliyor, hayatıyla oynuyor. T.C. devleti de bu kaosu fırsat bilerek, savaş koşullarında kimse benden hesap sormaz diyerek, Kürtlerin bulunduğu her karış toprağa bombalar yağdırıyor. Tabi Kürtlerde bu soykırım savaşına karşı büyük direniyorlar, demokratik ulusu kurmada kararlılar. Dünyanın sonu değil ama kapitalizmin sonuna geliniyor. En azından yakın gelecekte, kapitalizm artık bu şekilde hareket edemeyecek, demokratik olmak zorunda kalacaktır. Çünkü gidişat hiç iyi değil. Küçük bir sermaye sınıfı dışında, hiçbir ülkede hiçbir halk bu emperyalist savaşa taraf değildir. İnsan toplumu için bundan daha kötüsü bir toplu yok oluştur. Sanırım, kimse bunu göze alamaz. Dünyayı emperyalist savaşlara ve birilerinin çıkarlarına kurban etmek büyük suçtur. Halkların alanlara çıkarak bu savaşa dur demeleri gerekiyor. Çünkü halklar en kötü çağı yaşıyorlar. Halklar, eğer özgür olmak istiyorlarsa devleti, iktidarı ve egemenliği bitirmek zorundalar. Devleti ve iktidarı kutsamanın sonu işte emperyalist savaşın getireceği büyük yıkımdır. Öyleyse, bu yıkıma karşı, halkların özgürlük ve demokrasi mücadelesi de büyük olmak zorundadır. Halkların, kendi sorunlarının çözümünün devletçi-egemenlikçi sistemde olmadığını artık daha iyi görürler ve milliyetçi eğilimlerden uzaklaşırlar. Devletin kokuşmuş bürokrasisi içinde kalarak insanlar kendi hakikatlerini kaybederler. Bu açıdan, insan artık doğayla buluşmalı. Çünkü özgürlük tabiat ananın kucağındadır. Her NATO’nun hem de Rusya’nın Ukrayna üzerinde egemenlik savaşına son vermeliler. Ukrayna halkı, kendi kaderini kendisi belirlemelidir. Hiçbir devlet, Ukrayna’yı ve Kurdistan’ı emperyalist egemenliği kurmanın alanları olarak göremezler. Dünyamız# halkların özgür yaşam alanıdır, fillerin tepişme alanı değildir…