KEMAL SÖBE
Öyle anlaşılıyor ki, inkâr rejimi Kürt halkına yönelik kirli özel savaşta ısrar edecek ve Kürtlerin, demokratik zeminde kazandığı belediyeleri, eften püften sebeplerle gasp etmek istiyor. Van direnişi inkâr rejimine iyi bir tokat attı ama rejim hala akıllanmadı. Mardin Belediyesi ve Diyarbakır Sur Belediyesine, istiklal marşı okunmamış ve bayrak asmamışlar gibi sebeplerle davalar açılıyor. İnkâr rejimi Kurdistan’da aldığı ağır yenilgiyi hazmedememiş olmalı ki, askeri operasyonlara son hız devam etmekte ve hiçbir kural yasa tanımamaktadır. Küçük çocuklar bile tutuklanıyorlar, hasta ve ileri yaşta olan insanları bile zindanlara koyuyorlar. Kürt halkına direnme deniyor. Direnen Kürtler, kimlik arayışına giren Kürt tehlike olarak görülüyor. Kendi anayurdunda dili yasak olan, ulusal varlığı kabul edilmeyen halk sadece Kürtlerdir. AKP-MHP faşizmi yaralı canavar gibi her yere saldırıyor, kendi iktidarının varlığını ve devamını kirli özel savaşa bağlamış durumdadır. Kayyumlar, belediyelerin hepsini borç bataklığına koymuşlar. Kurdistan’da borcu olmayan belediye kalmamış. Halk belediyeleri, kendi seçtikleri temsilcilerle yönettiklerinde bir kuruş bile borç yoktu.
Demek ki kayyum demek sömürü ve rant demektir, hırsızlık demektir. Hem Kürtlerin iradesini gasp etme, soykırımı tamamlama hem de belediyelere el koyarak Kurdistan’ı sömürmek istiyorlar. Belediyeler Kürt halkının iradesiyle yönetilirse devletin Kurdistan’daki eli bir ölçüde kırılır, etkisiz olur. Siyasi iflasın olduğu Kurdistan’da kalmanın tek yolu kirli özel savaş olmaktadır. Kürt halkının politikleşmesini, kendileri için büyük tehlike olarak görme ve bunu engellemenin yolu olarak özel kirli savaşı dayatıyorlar, irade gaspını devreye koymaya çalışıyorlar. Dünyada, halkın iradesinden bu kadar korkan başka devlet yoktur. Dünyada, halkla kavga eden devlet nerededir? denirse Türkiye’dedir, denir. Yasalar, kanunlar, sadece rejimin kirli yüzünü örtmek amacıyla kullanılıyor. Yasalar ve kanunlar, devletlerin egemenlikçi aygıtlar olduğunu gizlerler, devletin hizmet aracı olduğunu topluma kabul ettirmek içindir. Kürt halkının direnişinin karşısında bu kadar acizleşen bir devlet ancak bu kadar zulüm uygular, hak gaspları yapar. Sadece Kürtlerin değil, Türkiye halkının emek mücadelesinde de korkan bir rejim gerekliği var. Devletin karakterini iktidar ve egemenlik oluşturduğu için, devlet hangi ulusun kimliğini temsil ettiğini iddia etse de özünde şiddetle toplum üzerinde egemenlik kurar ve bu konuda zorlandığında faşizmi devreye koyar. Türkiye’de yüz yıldır bir faşizm var, Kurdistan’da daha vahşice günümüze kadar daha çok şiddetlenerek devam eden bir faşizm var. Devletin karakterini zor ve zulüm, faşizm oluşturduğu için, Kürt Halk Önderliği, ulus devleti ret etmiş, halkın öz yönetimini geliştirmiştir.
Halkın özgürlüğü ancak öz yönetimle gerçekleşir. Belediyeler aslında halkın öz yönetiminin geliştirmesinin sivil kurumları olarak görülmelidir. Toplumu kendi yönetimini inşa etmesinin ilk basamağı belediyelerdir. Ancak halk, belediyelere yoğun katılım sağlamalıdır, iradesini geliştirmelidir. Belediyeler sadece seçilen temsilciyle yönetilmez. Halk, belediyelerde denetim mekanizması kurmalıdır, denetlemelidir. Halkın denetlediği belediyelerde, kimse halk karşıtı bir faaliyete girmeye cesaret edemez. İngiltere’de, belediyeler kısmen de olsa halkla iç içe çalışırlar, halka danışırlar. Kimse rant elde etmeye cesaret edemez ve kimse kendi yandaşını belediyeye almaz, kayırmaz, torpil yapmaz, yapamaz. Avrupa’nın ve dünyada gelişmiş birçok ülkede belediyeler hizmet kurumu olarak çalışırlar. Ancak Türkiye’de belediyeler rant elde etmenin, cep doldurmanın, yandaşlarına imkân yaratmanın alanları olarak görülürler. Bu rant siyasetine Kurdistan’da büyük darbe vuruldu. Kurdistan’da halkın yönetimine doğru gidilmeye başlanmıştır. AKP-MHP zulüm rejimi şimdi daha çok vahşileşecektir, saldıracaktır. Çeşitli hile ve komplolarla belediyelerde halkın iradesini gasp etmeye çalışacacaklardır.
Demokrasi ve özgürlük mücadelesi, bütün yoğunluğuyla daha yeni ve çetin bir şekilde başlıyor ve halkların buna hazır olmaları ve her fedakarlığı yapmaları gerekmektedir. Kürt halkı Van’da gösterdiği iradeyi ve direnişi şimdi bütün Kurdistan’da geliştirmeye hazır olmalıdır. Sadece belediyelere sahip çıkmada değil, hayatın her alanında mücadeleye aktif olarak katılım olmalıdır ta ki AKP-MHP faşizmi yok edilene kadar. Gerilla aktif bir şekilde devrimci halk savaşını bütün cephelerde yürütüyor. Halk, sivil yaşam alanlarının tümünde devrimci halk savaşını farklı yollarla yürütmelidir, ideolojik gelişimine önem vermelidir. Devrimci halk savaşının ideolojik mücadeleyle yürütüldüğünü ve başarılacağını unutmamak gerekmektedir. Düşmanı ideolojik olarak yenilgiye uğratanlar her alanda zaferi kazanırlar. Hayatın her alanını şimdi devrimci halk savaşıyla yenilemenin ve özgür yaşamı inşa etmenin zamanıdır. Düşman siyasi olarak tükenmiştir. Bu gerçekliği bilerek ve kendimize daha çok yüklenerek, her bakımdan donanımlı hale gelerek özgür Kurdüstan’ı ve demokratik Türkiye’yi kuralım. Halkın özgür yaşamını kurmanın zamanıdır.