Benim doğrularım özgürlük doğrularıdır

0
117

Şimdi benden güzel bir kaç söz dinlemek istiyorsunuz. Durumunuz nasıl diye sormamı istiyorsunuz. Hayır! Ben bunu sormam. Siz kendinizi yetiştirmezseniz ben size ‘nasılsınız’ demem. Önderliği tanımanız gerekir. Ben on yaşında yaşama başladığımda, anne ve babamın  söyledikleriyle hareket etmedim. Kendi doğrularım üzerine hareket ettim. Benim doğrularım özgürlük doğrularıydı. Ve en iyi, en doğru oydu. Eğer kendimi kandırsaydım ve kendimi özgürlükten uzaklaştırsaydım; bu önderlik on beş yaşından beri elden giderdi. Şimdi siz, “Bu nasıl bir önderdir” diyorsunuz. Bin sefer dua edin ki, kendi başıma cesaret edip özgürlüğü büyüttüm. Size yapacağım en büyük hayır buydu. Bunu yaptım da. Eğer siz “Doğrular üzerine PKK yaşam bulsun” diyorsanız, bunu anlayacaksınız.

Ne kadar bağımsızlıktan yanasın? Bağımsızlık çalışmasını istiyorsan, gerçekten savaş istiyor musun veya gerçekten savaşabilir misin? Ben, silahlı savaşımdan bahsetmiyorum. Ev içindeki savaştan bahsediyorum, dışarıdaki savaştan bahsediyorum, çevrenin savaşımından bahsediyorum. Komşunu örgütleyebilir misin veya köyünde, mahallende hayırlı bir iş yaptın mı? Hayır! O zaman kimden bir şey istiyorsun? Böyle bir kusurunuz var. Bir şey yapamadığınızda Allah’a havale ediyorsunuz. Allah da böyle bir şeyi kabul etmez, Allah da, ‘elinden geldiğince işini yapabiliyorsan, ben senin Allah’ınım’ diyor. Allah, ‘başka türlü senin Allah’ın olamam’ diyor. Peygamberlerin hadislerinde bile bu şeyler dile geliyor.

Biz peygamberlerleyiz, biz hadislerleyiz. Bu, PKK’de de böyledir. PKK, yeni bir biçimle dinin doğrularını yürütüyor. Bir yandan da kendi doğrularını, dönem siyasetinin doğrularını yürütüyor. Bu bir elbise değildir, giydirilemez. Siz de ‘giydim’ diyemezsiniz. Tüm bunları sonuna kadar beyninize, yüreğinize yerleştireceksiniz ve kişiliğinizi biçimlendireceksiniz. Yapamazsanız bir yere ulaşamazsınız. “Ben darım, ben rahatsızım” diyorsunuz. Öyleyse hiç yaşamayın. Ben, her zaman dini örnek veriyorum. Kürt İslamları nefs savaşıyla kendilerini geliştirmişler, kendilerini büyütmüşler. Onlardan evliya olmuş. Yıllarca ayakta kalarak kendilerini yenilediler ve öyle alim oldular. Ben şimdi bakıyorum ki, ilimi de bırakmışlar ve ondan sonra da yaşayalım diyorlar. Evet, yani bunun temeli var. Çok çaresiz kaldık ama vazgeçmedik. Burada PKK, ‘çaresizliğe hayır!’ Diyor.

Şimdi ben görüyorum ki, PKK güçlenmiş. Şu anda herkes PKK nasıl güçlendi diye şaşırıyor. PKK’nin büyüklüğü; söylediğim bir kaç söz, söylediğim bir kaç doğrudur. Neden diğer partilerin elinde kötülükten ve düşüşten başka bir şey kalmadı? Çünkü biz doğrularla birlikteydik. Çürük sözlerle parti başarıya ulaşamaz. Yalan sözlerle kendimizi doğrulara ulaştıramayız. Bunun için bu partiler bu duruma düştüler. Onlar düşmanın partileri oldular. Neden? Çünkü, doğru sözleri yoktu. İlk çıkışları düşmana dayalıydı. Yine büyüklükleri düşmanındı. PKK şimdi çok büyüktür. Çünkü büyük doğruları var. PKK önderliği büyüyor, neden? Çünkü doğrular üzerindeydi de ondan. Yine “Ben bir şey anlamadım, ben bir yere ulaşamam” derseniz, o zaman siz ölmüşsünüz, sizden bir hayır gelmez. Çaresizliği her zaman kendinize kader olarak görürseniz; kendi halinize ağlayın. Hiç kimseden bir şey isteme ve ağla.

Ne söyledim; Önderliği tanıyın. Sizin bir lokma ekmeğinizi yiyorsam, emekle de onun karşılığını ödüyorum. Söylediğim sözler siyasi sözlerdir, siyasi çalışmalardır ve sizin hizmetinizdedir. Bir lokma ekmeğinizi yiyorsam bunun içindir. Bazıları, hiçbir çalışma yapmadan geliyor, onları evinize alıyorsunuz. Almayın. Çalışmayan birisine ‘merhaba’ bile demeyin. Önderlik, çalışmadan ve doğru olmayan şeyler temelinde size yaklaştı mı? Ahbap çavuşluk, köylülük temelinde size yaklaştı mı? Hayır! Önderlik, büyük sözler ve siyaset üzerine size yaklaştı. Önderlik selamı bu temeldeydi. Bu, size bir işaretti. Bu işaret temelinde yürüyenler Önderliğin arkadaşlarıdır. Yürüyemeyenler birbirlerinin ahbap çavuşu olurlar. Siz, çıkar grupları oluşturmak istiyorsunuz ve bu yürümediği zaman da daralıyorsunuz. Bu doğru değildir.

Gelişiniz, merhabalaşmanız Önderlik gerçeği üzerinedir. Eğer bunlar doğrular temelinde olmazsa başınıza bela olurlar. Burada kendi kendinizin hesabını vereceksiniz. Bütün duyarlılığınız, bütün bilinciniz Önderlik gerçeği temelinde olursa, iyi yapana ‘başım gözüm üstüne’, kötü yapana ise, ‘toplumdan, köyden, evden dışarı’ diyeceğim. Bu sizin terbiyeniz, disiplininiz ve işleyişiniz olmalı. “Biz anlamadık” demeyin. Söylediğim şeyler çok somuttur, hepiniz anlıyorsunuz. Ağlamayın da.

Daha önceki önderlerinize bakın. Düne kadar onlara hizmet ediyordunuz. Düşmanın yapamadığı çalışmayı onlar yapıyorlar. Burada kimler sorumludur? İşte sizin önderleriniz. Belki biz olmasaydık, yine onların emri altına girecektiniz. Fakat bunlar sizin düşmanlarınız. Bu öyle bir düşman ki, bizi inkar ediyor. Neden bunlardan hesap soramıyorsunuz? Kendi içinizde, evinizin içinde, çevrenizde bunları mahkum edin. Benim savaşımdır, fakat sadece benim savaşım değildir, hepimizin savaşıdır. Halk savaşı hepimizindir, bir kişinin değil.

Şimdi siz kesin başarı istiyorsunuz. “19 yıl geçti, hani kesin başarı” diyorsunuz. Bizim bazı arkadaşlarımız da öyle diyorlar: Yeter bu kadar savaştık, artık yaşam istiyoruz. En büyük ahmaklıklardan biri de budur. Çünkü kendi düşmanının farkında değil. Savaşta düşmüş, ama benden yaşam istiyor. Siz bunu bırakacaksınız. Bu böyle olmaz. Ben, nefes nefese bir şeyler söylüyorum ve yapıyorum. Siz, düşmanınıza ne kadar vurduysanız, o kadar yaşamı hakkedersiniz. Sizin yaşamınız sömürgeciliğin düşürülmesindedir. Düşüremezseniz, “Ben yaşam istiyorum” diyemezsiniz. Nefsinizde, savaşınızda ve ülkenizde düşürdüyseniz, yaşamın yolu size açılır. Savaştınız, fakat düşürememişsiniz. Savaştınız, fakat öldünüz. Yirmi yıl çalıştınız, fakat düştünüz. O zaman yaşam hakkınız yoktur.

Yaşam şartı başarıya bağlıdır. Başarıyı yakalayacak ve daha sonra namuslu bir şekilde yaşam isteyeceksiniz. Sizin önünüze bir kanun koyuyorum. Düşmanı nefsinde, köyünde, çevrende ve mümkünse yerinde düşürdüyseniz; o zaman “Namuslu bir yaşamın imkanları yaratılmıştır” diyebilirsiniz. Namuslu yaşamın kanunu budur. Sizin yaşamlarınızı geride bıraktım. Bundan başka yaşam haramdır. Kendinizi affetmeyin.

Arkadaşlara da söylüyorum; sadece savaşmak da yeterli değildir. Savaştın, fakat ne kadar düşmanı düşürdün? Sen ülkede bir yer edindin mi? Kurtarılmış bir mıntıka edindin mi? Kendini savunabilir misin? Kendini orada savunursan, devlet sensin. Devlet senin olsun, benim değil. Ben o kadar hizmet ettim ama senin olsun. Cudi, Herekol, Cilo, Zağros ve Toros dağlarında bu kadar yardımımızla kendine bir yer edin, bir devlet kur. İşte o zaman yaşa. Her şeyi kaybet, Parti’nin verdiği imkanları kaybet, çarçur et, ondan sonra de ki, “Ben yaşam istiyorum” Biz bunu ihanet sayıyoruz. Bizden bu temelde yaşam istenilirse; bu bizim savaş kanunlarında cezalandırılmanız için yeterli bir gerekçedir. Kendi düşmanını yenemeyen zaten ölmüştür. Başına ne gelir? Düşman vurur. Tarihte de bakın, faşist Türk devleti affeder mi etmez mi? Bu savaşta teslim olanları da sonradan öldürüyor, bırakmıyor. Bu düşman kanunudur. Siz kendinizi kandıramazsınız. Bir düşmanınız varsa yaşamınız yoktur. Silahla, düşman karşısında savaşıyor, sonra da “Ben savaşamıyorum” diyor ve yaşam istiyorsunuz. Bu sahtekarlıktır, bu kandırmacadır. Yaşama, hakkını böyle veremezsiniz. Yine de ben, size kendi tecrübelerimi anlatıyorum.

İki üç kelimeyle bu siyasete başladığım zaman büyük bir savaşın içinde olduğumu biliyordum. Her gün başarılı olabilmem bu nedenledir. Yarın bu günden daha iyi savaşmasaydım, üçüncü gün düşerdim. Yarını bugünden yakalıyorum, öbür günü yarından yakalıyorum. Dakika dakika kendimi ispatlamaya çalışıyorum. Başarım bunun için mümkün oldu. Her gün başarı vardı. Benim yaşamım ideolojiden tut savaşa kadar her yönüyle böyle başarılı oldu. Benim yaşam hakkım; kişiliğimle, halk adına, savaş adına ben varım demektir. Bunu düşman da itiraf ediyor, siz de itiraf ediyorsunuz. Ben varım. Ama ben nasıl varım? Her gün bütün yönleriyle savaşta düşmana vurup yaşam hakkını alarak. Ben bu biçimiyle varım. Arkadaşlar bunu iyi tanıyıp, kavrasınlar, “Ben anlamadım” demeyin.

PKK adına 25 yıldır mümkün değil ki tek bir gün ‘ben düştüm’ demedim. Bir gün çaresiz kaldım mı? Hayır! Her gün vurdum aldım. Sonuç itibariyle bu biçimde şu anda karşınızdayım. ‘Ben yoruldum’ dedim mi? ‘Savaştım bundan sonra yaşam istiyorum’ dedim mi? Bir gün karşınızda bu sözleri söyledim mi? Çocuklar bile bu  sözleri anlıyorlar. Eğer siz de bir yaşam sahibi olmak istiyorsanız, son nefesinize kadar çalışarak, savaşta vurup alacağınız şeyler içinde kendinizi büyütebilirsiniz. Başka türlü size inanacak ve size yaşamı verecek kimse yoktur.

Düşman azgındır tabi. Düşman vuruyor, vermiyor. Şimdi bana bu partinin önderi; Ulusal Önder diyorsunuz. Benim kanunlarımda birisi; vurup aldı mı büyük dava adamıdır, değerli ve etkilidir. Yaşayabilir ve beni temsil edebilir. Başka türlü olmaz. “Ben yirmi yıl savaştım. Bir gün düştüysem de beni affet” diyorsunuz. Hayır! Sen yirmi yıl savaştıysan ve başarılı olduysan da, son günde düşersen gittin. Bunun için ‘son nefesine kadar’ diyorum. Şehitlerimiz, son nefese kadarki şehitlerdir. Başka türlü kabul olunamaz. Bu bizim devrimimizin kanunudur. Bu bizim devrimimizdeki başarı kanunudur. Böyle olmasa yaşam olmaz. Bu konuda hiç kimse kendisini kandırmasın.

Şimdi buraya geliyor ve bazı şeyleri kavramak istiyorsunuz, gelişiniz bunun içindir. Arkadaşlar da ta Zağros dağlarından geliyorlar, onlarda bunun için geliyorlar. Tek başına yemek ve benzeri bir şey değildir. Gördünüz, yediğinizde hiçbir tat yok. En büyük tat düşmanına vurabiliyor musun, vuramıyor musun? Düşmanına vurmayla kendini büyütebilir misin, büyütemez misin? Burada en büyük tavır budur. Bunu almaya geliyorsunuz. Çok güzel bir şeydir. Neden buna yaklaşmıyorsunuz? Bu kadar yıl geçti, neden kendinizi burada büyütemediniz. Bu sermayemi babama mı götürüyorum? Hayır! Her gün kendi kendimi geliştiriyorum. Hiç kimse bana zorla ‘yap’ demedi. Ne kimse bana fazla bir şey verdi, ne de yardım etti. Kendi düşüncem, kendi vicdanım bana ‘yap’ dedi, ben de yaptım. En iyisi de bu değil mi. Peki benim yardımıma rağmen neden yapamıyorsunuz? Siz yine bahane mi arayacaksınız? Yine gülüp geçecek misiniz? Kendini her zaman kandıran ucuz yaşam, sigaraya bağlı yaşam, fesat yaşam. Önderlik karşısında bu tür şeyleri yapamazsınız. Keyfi bir bireycilikle, boğulmuş bir ruh haliyle bu yaşam, insanı boğar. Fırsat buldukça sıkıntılarıyla kendi arkadaşını boğuyor. Bu şekilde, bu önderlikten ne bir şey alınabilir, ne karşısında durulabilir. Önderlik bu tür şeylerin düşmanıdır. Siz uzakta da olsanız, dağda da olsanız bir şey yapamazsınız.

PKK savaşı vicdanlı bir savaştır. Dürüstsen vicdanın vardır, değilsen karasın, vicdansızsın demektir. Bazıları size, “Siz yüzeysel olarak yaşıyorsunuz” diyor. Bazıları, “Size gülmüş, sizi kandırmışlar. Bir sigarayla da kendi zevkinize ulaşabilirsiniz, rahata ulaşabilirsiniz. Böyle rahat uyuyabilirsiniz” diyorlar. Kim demiş bunları, ben bunları söyledim mi? Hayır! Tam tersine bunun karşılığı olan her şeyi söylüyorum. ‘İçinde yaşadığınız bu yaşam, bu savaş iyidir, güzeldir’ demiş miyim? Hayır! Benim dediklerime ne kadar anlıyorsunuz, onu soruyorum.

Burada vurguladıklarım bütün arkadaşlar, bütün savaşçılar ve bütün halk içindir. Büyük saygı kelimesiyle ‘hoş geldiniz’ demiyorum, kimseden de bunu istemiyorum. Bu kadar benimle olun da demiyorum. Kesinlikle hayır! Yanında olduğum şeyleri hayırlı sayıyorum. Benim söylediklerimin yanındaysanız, siz sonuna kadar benimlesiniz, ben sonuna kadar sizinleyim. Bizde ucuz ölüm yoktur.  Doğrularla birlikte değilseniz siz bir belasınız, yerinizde durun. Kararmış yüreğiniz sizde kalsın, ölsün. Gelmeyin üzerimize.

Bu yetersizliklerinizi ayıp saymıyorum. Değil ki bu bilinçsizliğinizi ayıp sayıyorum. Hayır! Ben bunun nedenlerini biliyorum. Yediden, yetmişe kadar herkese ‘neden böylesiniz’ demiyorum. Ben şunu söylüyorum: Bu kadar şey önünüze koyduk, neden öğrenemiyorsunuz? En büyük ayıbınız budur. Öğreneceğiniz çok şey var. Siz PKK ile uğraşıyorsunuz. PKK büyük bir ilimdir, büyük bir moraldir, büyük bir ahlaktır ve büyük bir savaştır, öğrenin. Öğrenmezseniz bu büyük bir ayıp olur. Kimse de kendi ayıbıyla bizi rahatsız edemez. “Benim gönlüm kendi eksikliklerimi yaşatmak istiyor” diyorsunuz. Ama bu bizimle olmaz. Şerefli ve kendini kandırmayan insanlar bizim yanımıza gelecekler. 20. çalışma yılında bu çağrıya gelen, sonuna kadar yoldaştır.

PKK’de keşfedilen ve icat edilen şey nedir? “Bu PKK imkanlarıyla ben kendimi yaşatayım” diyenleri keşfettim ve dünyaya da ilan ettim. Siz sonuna kadar PKK doğrularını yakalayıp, onunla ayağa kalkacaksınız. Başka yolunuz da yoktur. Siz bir savaş yürütüyorsunuz.

Şimdi hepinize söylüyorum; PKK ile yürümek istiyorsanız, PKK gerçekliği budur işte. Şimdiye kadar kendinizi böyle kandırdınız. Ama şimdi görüyorsunuz ki ben sonuna kadar siyasiyim. Bu halk için, her şeyden daha iyi olanı nefes nefese temsil ediyoruz. Nedir siyasi olmak; ülkesine ve özgürlük savaşına sahip çıkan savaşçı bir halkı, güçlü ve kudretli savun. İçindeki fitne fesadı kaldır, düşmanına karşı kendini savun. Benim siyasetim budur. Şimdi birbirinize aşiret usulüyle yaklaşmak istiyorsunuz.  “Hele gel, eskisi gibi birbirimizi memnun edelim” diyorsunuz. Hayır, bu  kesinlikle kabul edilmez! Bu önderlik, sizin sandığınız gibi bir Önderlik değildir. Arkadaşlarımızın da birçok ahbap çavuş ilişkisi vardır. Dağda bunu bir alışkanlık haline getirmişler. Benden de böyle bir şey istiyorlar. Fakat benim böyle şeyleri kabul etmem mümkün değil.

Benim tarihe ve siyasete saygım var. Askeri ve siyasi bilimi biliyorum. Askeri tarzı biliyor, yaşamı tanıyorum. Bu ahbap çavuş ilişkilerinizle, bu geleneklerinizle kendimi kandırmam mümkün mü?  O zaman benim değerim kalmaz. O zaman ben hiç bir şeyin önderi olamam, diğer önderler gibi olurum. Diğer önderlikleri görüyorsunuz. Her şeyden önce bu kadar kan dökülmüş, bu kadar acılar çekilmiş. Ve siz bu değerlerin karşısında durursanız büyük ihanetçi olursunuz. Hiç olmazsa bunları beyninize yerleştirin. Sonuna kadar bunları kendi beyninize yerleştirmezseniz olmaz. PKK’nin meselesi nedir, siyaseti nedir? Bu konularda varsa yetersizliklerimiz, gafletli bir yaşam varsa bunu ortadan kaldıracaksınız. İnsan, inancı ve cesareti yakalayabilmeli. Benim çalışmam hepinizinkinden daha da ağırdır. Ben yürütüyorum, yürütmeye de razıyım. Fakat siz de kendi bireysel görevinizi yerine getirin, nefsinizi terbiye edin ve kendinizi yüceltin, bu da yeterlidir. İçinizde başka yiğitler de varsa, yiğitliklerini yapsınlar.

Parti dışında yaşam var mıdır, yok mudur? Şimdi Önderliği gördünüz. “Bu PKK nereden geldi, Güney de ne arıyor” sözlerini söyleyen, tarihi ve temel düşmanı kendi evine almıştır. Kendi evinde düşmanı besliyor. “Bu düşman benim evimde ne arıyor” diye sormuyor da, ‘PKK burada ne arıyor’ diyor. İşte sizin eski önderlikleriniz böyledir. Bundan daha  büyük gaflet, bundan kötü ihanet var mı? Düşmanı ricayla kendi evine getiriyor, bizim için de ölüm istiyor. Bunları da yapınca, “Ben Kürtlük adına yapıyorum, Kürtlerin önderliğini yapıyorum” diyor. Bu yalana kendisi de inanıyor. İşte ölümünüz budur, kimin elindedir ve ne kadar derindir.

Bizim arkadaşlarımız da savaşıyorlar. Her günkü savaşlarıyla kendilerini vuruyorlar. Sonra da kendilerini savaşçı sanıyorlar. Evet, biçim olarak da savaşçılar, fakat kendilerini vuruyorlar. Hazır olan şeyleri elleriyle itiyorlar. Partiden rahatsızlar, düşman tarzını kendi  yaşam tarzları yapmışlar. Bizim arkadaşlarımız, içimizden çıkan hainler gibi Parti işleyişinden rahatsızlar. Parti işleyişinden, parti disiplininden ve parti tarzından memnun değiller. Bu keyfiyettir, böyle keyfiyet olur mu, keyfiyet düşmana aittir. Bunu seviyorsunuz ve işte bu nokta da düşman sizinle yürüyor. Kendinizi kandırmayın, siz düşmanınlasınız. Düşman, sizinle yaşadı mı “Bireysel namusu kurtardım” diyemezsiniz. Düşmanı kendi üzerine bu kadar çeken, işte Kürt korucularıdır, bunlar kendilerini parti sahibi de sanıyorlar. Bunlar Kürtlükle ne kadar beraberdirler?

Düşman, “Kendini işlevsiz bırak, bilinçsiz bırak, siyasetsiz bırak” diyor. Evet bizim arkadaşlarımız da şimdi bunları istiyorlar. “Biz muhtarlıktan anlarız, biz ağalıktan anlarız” diyorlar. Bunlar düşmana aittir. Eğer iyi bir şey olsaydı, bin yıldır bizi bu durumlara düşürmezdi. Bunları bırakmak lazım. “Bir sigarayı bırakmam çok zordur, bana bırakılan bu yaşamı ben nasıl bırakabilirim” diyenlere, bırakamazsan eski ahmaksın diyorum. Kimse size ülke veremez, kimse size özgürlük veremez. Sizi daha çok kendi hizmetine koşar. Ya bu durumu kabul edeceksiniz, ya öbür durumu kabul edeceksiniz. Ama her ikisi de olmaz. “Biraz düşmana, biraz bana” diyorsunuz. Olmaz! Bu, Kürtlerdeki en büyük ihanettir. Hatta her Kürt bireyinde bu şekildedir: Ben biraz kendimi, biraz da düşmanı yaşayayım. En büyük kötülük budur.

Arkadaşlarımız dağdan geliyorlar, siz de köyünüzden, şehrinizden geliyorsunuz. İlla da “Önderlik, Önderlik” diyorsunuz. İşte Önderlik, bu bir kaç sözdedir, başka bir yerde değil. Ben olsam da olmasam da, ben buyum. Ben ne kendimi insandan uzak tutuyorum, ne de öyle sandığınız gibi yakın hissediyorum. Ben mezarda olsam da sizinleyim. Her gün sizin evinizde olsam da, ben böyleyim. Ne sizin bana uzaklığınız kadar size uzağım, ne yakınlığınız kadar size yakınım. Ben doğrulara yakınım. Bunu arkadaşlar için de söylüyorum. Siz, Önderliğe yakınlaştınız ama doğru yaklaştınız mı? Hayır! Parti temeline, Önderlik temeline dair ne kadar kavradıysanız, yakınlaşma bu düzeydedir ve doğru yaklaşım budur. ‘Geldi bir şey anlamadı, geldi keyfiyetini yaşattı’ dedirtirseniz, o zaman bu münafıklık olur. Bu yakınlaşma değil, uzaklaşmadır.

Şimdi Kürt halkı bize yakındır. Milyonlar burada değil, fakat ruhlarımızla birbirimize yakınız. Neden? Bazı doğrulara yakınlaştıkları içindir. Biz her dönemden daha fazla şimdi birbirimize yakınız. En doğrusu da budur. Ben buradan adım atmadım, ama  şimdi Kürt halkı, bütün önderlerden daha fazla, tarihteki tüm bağlılıklarından daha fazla bize yakındır. Neden? Çünkü bazı doğrulara ulaştırdık. Bu baştan beri böyledir. Bu yaklaşımı istiyorsan, birlik olursun. Birlik oldu mu hiç kimse seni yenemez. Nasıl ki, şu anda düşman beni yenemiyorsa, birlik olursanız dünyanın hepsi bir olsa da kimse sizi yenemez. Bu, sizin doğru yaklaşımlarınıza bağlıdır. Şimdi siz, “PKK nedir” diyorsunuz? PKK, işte bu doğrulardır. Bu doğrulardır ki, bizi birlik yapan, bu doğrular ki bizi düşman karşısında birlik yapıyor ve yenilmez kılıyor. PKK başka bir şey değildir.

Pari Önderliği

 

 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here