Evrensel bir sorun haline gelen Kürt soykırımı ve politik kadın cinayetleri

0
104

Roza Erzurum

21. yy. basamaklarını direnişle tırmanırken esas olarak özel savaşın geldiği son raddeyi iyi anlamak gerekir. Esas itibari ile Sosyolojik Kürt yapısını anlayıp yorumlayan PKK yani Kürt özgürlük hareketinin sadece askeri anlamda bir savaş yürütmediğini hepimiz güncel olarak görmekteyiz. Aslında PKK sadece Kürt halkını değil dünya insanlık adına mücadele yürüten en güçlü fraksiyondur. Bütün siyasi ve askeri mecralarda temel hak ve özgürlükler için bütün hak ihlalleri ve baskılara rağmen milyonlara ulaşan bir kitle ile ezilenlerin hareketi olmayı başarmıştır. Temel olarak ezilen yani ezilen ilk sınıf kadın olmaktadır. Kadın mevcut baskı ve iktidarı yani sömürü tekeli durumunu mevcut zihniyet karşısında aşmadığı için hali ile yok olmaktan da siyasi rantla birlikte özel savaşa kurban olmaktan da kurtulamamıştır. Güncel olarak hepimiz hak ihlallerine uğrayan cinsin kadınların ve çocukların olduğunu kadın sınıfının olduğunu bilmekteyiz. İktidar ve devlet tekelinin özel savaşın sermayesi haline getirdiği kadın sınıfı ve özelde de Kürt kadını üzerinde yürütülen savaş akıllara durgunluk vermektedir. Kürt kadınına karşı yürütülen özel savaş; Kürdistan’da yürütülen savaştan bağımsız değildir. Bunu böyle anlamak ve yorumlamak gerek, nasıl ki beş bin yıl önce kadın öz savunmasız bırakılarak köleliğe mahkûm edilmişse; bugünde aynı zihniyetin uzantıları gerek siyasi rantına gerek askeri rantına gerekse de özel savaş politikalarına kurban edilmiştir. Kürdistan’da yaşanan mevcut durumlar da var olan devlet terörünü gözler önüne sermektedir. Güncel olarak yaşanan çocuk tacizleri, tecavüzleri ve ölümleri bizzat devlet eli ile organize dilmekte ki açılan hiçbir dava sonuç almamaktadır. Açılan davalar askıya alınarak ya zaman aşımına uğramakta ya da bizzat devlet çeteleri tarafından organize bir savaş konsepti olarak yapıldığı için devlet bu davaları kayırarak sonlandırmaktadır. Yapısal karakteri taciz ve tecavüz olan devleti terörü her gün cinayetleri ört baz etmek te, cinayetlere ortak olmaktadır. Kürdistan’da yaşanan insanlık dramına tanıklık ederken bunun temel nedeninin öz savunmadan bihaber ailelerin devlet terörüne özel savaş politikalarına kurban olmalarıdır.

Öz savunma denince akla gelen ilk savunma alanları bunlar olmalıdır. Kimlik bilinci, öz benlik, toplumsal değerlerler(manevi değerler), kültürel bağlar, ahlaki politik değerler olmalıdır. Eğer yaşam öz savunma prensiplerimiz olmaz ise bizler varlık bilincinden söz edemeyiz. Öz savunma yaşam kordonudur. İnsan evladı tarih boyunca kendisini koruyarak varlığını savunarak bu günlere gelebildi nasıl olurda insan evladı varoluşsal savunmadan kendini mahrum bırakabilir. Buna verilecek en iyi cevap devlet terörünün toplumumu öz savunma köklerinden mahrum bırakması ve toplumu çıkarları doğrultusunda harcamasıdır.

Bunun en somut örneği olarak narin cinayetinde karşımıza çıkmaktadır. Neredeyse her gün kadın cinayetleri ile karşı karşıyayız. Özelikle çocuk cinayetleri çok ağır bir durumu göstermektedir. Narinin katledilmesi üzerinden devlet terörü biraz daha görünür hale geldi. Doğru ilk defa bir kız çocuğu katledilmiyor; daha yeni Tekirdağ’da 2 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz edildi. Yıllar önce Ağrı’da Leyla Rabia Naz vardı daha yüzlercesi gündeme geldi fakat diğerleri gibi unutulması da söz konusu olabilir. Kadınların özelikle annelerin bu katledilme hafızasını sürekli canlı tutması gerekiyor. Gündeme geliyor, tartışılıyor, kınanıyor hesabını soracağız. Peşine düşeceğiz deniliyor, fakat gelinen aşama içler acısı; dolayısı ile her bir durum ortaya çıktığında sanki ilk defa oluyormuş gibi haber yapılması topluma bu durumu enjekte etmeleri aslında liberalizmi lanse etmekten başka hiçbir şey değildir. Buna verilecek en iyi örnek Narin’in katledilmesi ile birlikte ortaya çıkan durumu değerlendirmek gerekirse Türk televizyonlarında da çokça değerlendirilip tartışılıyorsa da toplumu dedektif hale getirip, işte ortada bir cinayet var, bu cinayette amcamı suçlu, anne mi suçlu, abisi mi suçlu, komşu mu suçlu neredeyse durumu manipüle ederek cinayetin arkasındaki gerçek nedir? Bunun arkasındaki ideolojik, siyasi gerçeklik nedir? ve tam olarak Türkiye’deki kadın cinayetleri arkasındaki gerçeklik nedir? Sorulması gereken sorular bunlar olması gerekiyorken; sanki bütün Türkiye bir dedektif filmi izliyor gibi bir tablo ile senaryo üzerine senaryo yazıp çizdiler. Aslında yaşanan bir dramdır. Bir dedektif filmi değil. Yaşanan cinayet o kadar çarpıtıldı ki, toplum koca bir algı operasyonu ile karşı karşıya kalarak farklı yönlendirildi. Türlü türlü senaryolar çizildi. Biz gerçekleri söyleyelim ufacık bir çocuk aile içindeki ahlaksızlığı gördü diye öldürülmez. Hadi öldürüldü diyelim, bizzat bu cinayet ailesi tarafından bu cinayet örtbas edilmez. Hadi aile psikopat hasta diyelim bir köy bu vahşete sessiz kalmaz. Diyelim köylüde korkudan sustu aynı köylüler her biri 20 kadar face hesap açıp devleti aleni bir şekilde yönlendirmez. Onlarca yanlış ihbarda bulunarak jandarmayı oyalamaya çalışmaz. Hadi diyelim köy ahalisi tümden birlik oldu vahşi cinayeti örtbas etti koca devlet avuç içi kadar köyde cinayeti aydınlatmayacak kadar aciz olmaz. Aile ve köy ahalisi bu yaşanan ahlaksızlığa göz yumacak kadar çirkinleşmişlerse o zaman köy ahalisi ve aile düşmanla ortak zihniyete sahiptir. Narin’in cinayeti sıradan bir cinayet değil. Narin’in cinayeti kimin katlettiği de değil. Narin’in cinayeti bu vahşetin arkasında toplumu ve devlet otoritesini sarsacak derecede büyük, karanlık ve de skandal düzeyde organize edilmiş olmasıdır. Politiktir. Narin’in cinayeti açıklığa kavuşturamayan irade devletin üst düzey aklın kendisidir.  Nasıl olurda otopsi sonuçlanamıyor ve bir cinayet bu kadar bekletiliyor. 21. yüzyılın bilim dünyasında Narin’in nasıl katledildiğini anlamayacak mıyız? bilim milattan önce 12 yy. daki höyükleri; hatta buzul çağının fosillerini inceleyip yaşanan yaşama ışık olurken, nasıl olurda Narin’in nasıl katledildiğini anlayamaz. Ceset bozulduğu için geç sonuçlanır deniliyor. Yalandan ibaret köhnemiş güruh mekruh zihniyetin sahipleri sosyolojik değerlere saldırıyor. Narin şahsında Kürdistan’a saldırıyorlar.

Magazinsel haberlerin hepsi de bu skandalı örtbas etmek amacı ile düzenli bir şekilde bilinçli olarak pompalandı asıl korkunç gerçek sulandırılıyor. Asıl gerçeklik hizbul kontra jitem zihniyetli AKP ve MHP sulandırması hüda par zihniyetli ailenin kendisini satmış benliğinden uzaklaşmış ajan işbirlikçi zihniyetin eseridir yaşanan cinayet. Hilafet bayrağı ve Allah’u ekber bayraklarını arkasına alan bir müzdarip zihniyettir. Narin’i katledenler işgalcisi tarafından zihniyeti tecavüze uğrayan hüda parın kendisidir.

Milliyetçilik ve cinsiyetçilerle toprak pazarlayanlar bu tecavüze ortaktırlar hüda par partisi ile Kürdistan’da el ele verenler tecavüzü meşrulaştıranlardır. Narin’in cenazesi daha bulunmadan katil şebekesi ile el ele Kürdistan’da fotoğraf çekenlerdir. Kürtler AKP ve MHP devlet terörünün kirli emellerine alet olmamalıdır. Kürt kadınları ve anaları yaşanan tecavüze ve ahlaksızlığa alet olmamalı. Kürt kadınlarını koruyup kol kanat gelen evrensel bir adın kurtuluş ideolojisi ve öz savunma realitesi var. Bilinçlenmek ve kirli politikalarını boşa çıkarmak ancak öz savunma ilkesi ile mümkündür. Kürt kadınlarının yaşam gerekçesi öz savunma olmalı.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here