Sîdem LÎSA
Bir devlet için tehlike unsurları nelerdir? Bir; bilinçli kadın olmak iki; bilinçli toplum (bilinçli genç, çocuk, işçi, köylü, çiftçi, memur, sanatçı, sporcu, siyasetçi, pazarcı, manavcı, dükkancı, öğrenci, öğretmen, doktor, profesör, mimar, mühendis…) olmak üç; bilinçli ve örgütlü halk olmak. Devlet karşısındaki tek tehdit bilinçlilik midir diye sorgulamaya devam edelim bence? Birlikte düşünelim. Ben bulamadım henüz. Ezelden beri devletli yapıların itina ile kaçındığı, sakındığı, parmak salladığı, kılıç bilediği, asıp kestiği, yasaklayıp, men getirdiği, katledip, hapsettiği şey bende hep bilinç kapısına çıkıyor. Şimdi tersinden olan şeyler de var, insani, toplumsal bilinçten kopuk işlenen suçlar var diyebilirsiniz. Bütün o yaşanan olayların hepsi de bilinçten uzaklaştırılmaya çalışılan insanın düştüğü hallerdir bence. Bilinçli olup devlet tehdidi haline gelmesin diye her türlü cehaleti, sefaleti, felaketi, şerri insanlara empoze ederek aslında kendisi için itaatkâr fakat toplum için tehdit kitle üretimidir devletli sistem. İki genç kızın kafasını kesen bir şizofren neden tehlike olsun ki devlet için, bir çocuk tecavüzcüsü devlet için neden tehlike olsun, birbirini dolandıran insanların devlete zararı ne olur ki tam olarak, uyuşturucudan sokaklarda ağzından köpük akan adam devletin canını mı incitmiş olur, kan davalıları birbirinin soyunu kurutunca devlet yasa mı girer, ya fuhuş, fuhuş artmışsa tecavüzcü devlet erkanının ahlakı mı zedelenir?Şimdi hele biri özgürlükten bahsetsin, biri desin toplumsal ahlakı koruyalım, biri desin halk olarak örgütlü duralım, biri desin kendi dilim, kültürüm, biri desin komünalizm, sosyalizm, hele biri demokrasiyi kurumlaştırmaya kalkışsın, bir yanlışa tepki versin, ezberi sorgulasın, hele biri desin benim düşüncem budur senin gibi düşünmüyorum, karşısında ne ile karşılaşır sizce? En açık örneği Özgürlük Mücadelesidir. Elli yılı aşkındır hareketimiz bunlar için mücadele veriyor ve devletli uygarlıklar, kapitalizm açısından en büyük tehlikelerden biri olarak ele alınmaktadır.
Hele hele biri ‘Jin, Jiyan Azadî’ derse devlet nasıl bu tehdidin altından kalkar? Kadın, yaşam ve özgürlük aynı paydada olunca, devletin temel yapı taşlarından olan erkek egemenlikli zihniyeti, köleciliği, iktidar olgusunu, tek tipleştirmeyi, faşizmi, sömürgeciliği, işgalciliği, her türlü eşitsizliği, adaletsizliği tehdit edecektir. Kadının özgürce yaşayabilmesi, kadının özgürlüğü yaşayabilmesi, kadının özgürlüğü yaşatabilmesi beş bin yıl önce tohumu kadın köleliği üzerinden atılan iktidarlaşmanın, devletleşmenin sarsılmasına neden olacaktır. Çünkü devletli sistem, özü itibari ile kadının köleleştirilmesi üzerinden kadın öncülüğündeki toplumsal özgürlüğe karşı kurulmuştur zaten. Devlet demek, köleleştirilmiş kadın ile oluşturulan köle toplum sistemi demektir. Dolayısıyla devlete göre, köle olmayan kadın ölmesi gereken kadındır. Düşüncesini, bedenini, emeğini, yaratımlarını bir bütünen sömüremediği kadın ile yaşam olmaz devlet nezdinde. Bunu kendisine esas almayan erkek ile de yaşam olmaz. Kadını sömürmeyen erkek, devlet mantalitesinin dışındadır ve tüketilmeye mahkumdur o da.
En faşist, diktatör, sömürgeci, işgalci ve katliamcı devletlerden biri olan tc devletinin, en faşist kurumlaşmalarından olan valiliklerinin en büyük kadın düşmanları olmaları bilinebilecek birşeydir artık hepimiz tarafından. Bu durumda Amed valisinin ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganını neden yasakladığı daha iyi anlaşılıyordur sanırım. Çünkü kendisi kadın sömürüsü, köleciliği üzerinden yaşamaktadır zaten.
Saray cariyeciliğinin savunucusu olan Erdoğan’ın atadığı kadın kırımcılardandır o da. Kadına yaşamı ve özgürlüğü asla reva görmeyenlerdendir.
Şimdi asıl konu buradan sonrasıdır. Amed valisi Murat Zorluoğlu ‘Jin, Jiyan Azadî’ sloganını yasaklamış. Bütün bilinçli kadınlara ve bilinçli erkeklere soruyorum. Amed valisi Murat Zorluoğlu’nun biz kadınlara yaşamı ve özgürlüğü reva görmemesi, reva olmadığı anlamına mı gelmektedir? Kadına yaşamı ve özgürlüğü yasaklayan bir katili sadece kınamak ancak ve ancak katilleri çoğaltacak, işgalcileri cesaretlendirecektir. Bu kadın, yaşam ve özgürlük katillerine en büyük cevap serhildandır, ayaklanmadır, bu zihniyeti ve kurumlarını her yerde vurmaktır, öz savunmadır.
Peki, bu eski Van vali-kayyumu olup da orada halkı doyasıya sömürdükten sonra bu sefer de Amed’e vali- kayyum olarak atanan Murat Zorluoğlu’nun yasa ve yasakları kadın olarak, halk olarak bizlerin serhildan gerekçesi değil midir? Yine bu faşist kan emiciyi, Kürt halkını kemirmesi için görevlendirilen bu paraziti bilinçli ve örgütlü Kürdistan kızları ve oğulları olarak öz savunma temelinde hedef almamız sizce de reva değil midir?
Jin, Jiyan Azadî!