Özgürlüğe yürümek

0
167

Nurhak ERDAL

Küçükken hayaller biriktirirdik cebimizde. Büyüyünce gerçekleştirme umuduyla süslenmiş. İçinde umut olan ve sevgiyle bezenmiş. Sevilenler ile paylaşılan, paylaşıldıkça daha çok sevilen hayaller. Belki de küçük olmanın en güzel yanlarından biriydi o masumane hayaller. Henüz kirlenmemiş ve yahut kirletilmemiş, bir çocuk kalbi kadar saf ve temiz, bir anne şefkati kadar muhtaç olunan hayaller. Gerçekleşmesi umutla beklenen hayaller…

İnsan büyümeye başlayınca değişirmiş her şey. Hiç fark etmeden öyle zamansız. Duyguların, isteklerin ve en olmazı da hayallerin değişir. Ne kadar dirensen de hayatına bir şeyler zorla sokulur. Önce ne olmak istediğine karar verirler. Sonra nasıl yaşaman gerektiğine. Bir kalıba sokmak isterler, seni senden çalarak. Yaşatılmak istenen anlamsızlığa boğulunca duramazsın yerinde. Uzaklaşmak istersin her şeyden. Bedenin ruhuna bir mezar gibi gelir.

İşte o zaman bir soru düşer aklına. Cevabını bulmayı istersin ama bulamazsın. Çünkü yaşadığın hayatta bir cevabı yoktur o sorunun ama yine de sorarsın kendine “Özgür olmadan olur mu? Bu yaşamın anlamı özgür olunmadan anlaşılır mı?”

Daha bir sürü soru belirir aklında seni arayışlara iten. Sen özgürleşmeye çalıştıkça gem vurulmak istenir direnişine ama başaramazlar. Kavga edersin her şeyi göze alarak. Çünkü öyle bir duygudur ki özgürlük çocukluk hayallerinin masumluğunu yeniden yaşatır sana.

Sonra bir devrim türküsü çalınır kulağına. Hani kulağını tırmalarcasına, kulak zarını patlatırcasına çalınır beyninde. Sonra yüreğine işlenir ve seni alır götürür senden ta uzaklara. Her nağmesinde bir eylem gizlidir. Her eylem özgürlüğe bir adım daha yakınlaştırır seni. Meşakkatlidir devrim yolu. Dikenli bir yolda çıplak ayakla yürümek gibi, bir mayın tarlasında serseri mayınlar arasında yürümek gibidir.

Ama direnirsin. Çünkü direnmek demişti Usta. Direnmek yaşamın ta kendisidir. Direnmek ölüme meydan okurcasına. Direndikçe büyürsün, büyüdükçe direnirsin. Sen büyüdükçe ufkun genişler, hayallerin de seninle büyür ve yücelir.

Sonra bir patikada bulursun kendini. Alnında tomurcuklanan ter damlalarının anlamı bir başkadır. Emektir, sevgidir, yaşama sevincinin ta kendisidir o damlalar. Çünkü sen artık bir gerillasındır. Her adımın, her nefes alışın köleleştirilmeye indirilen bir darbedir. Yürüdüğün patikalarda birikir anıların. Her adım bir başka coşturur içindeki ateşi. Öyle bir yürüyüştür ki bu adeta özgürlüğe koşarsın. Düşündükçe daha bir başka hissedersin hayatı. İşte budur dersin yaşamak. Çünkü emekle işlersin hayatı. Ve en önemlisi devrimle yaratırsın yaşamı. Umutsuzların umudu olur varlığın ve sen kimlikleşirsin. Adın yaşamınla özdeş olur.

Savaş olursun bazen ama onurluca bir savaş. Savaştıkça özgürleşir, özgürleştikçe güzelleşir, güzelleştikçe sevilirsin. Savaştıkça daha bir seversin silahını. Çünkü o silah yozlaşmış bir sistemi yıkmaya sıkılır. Öldürmek için değil, tam tersine daha özgür bir yaşamı yaratmak için çalışır. Sen silahını ateşledikçe ilmek ilmek örülür özgür bir yaşam. Vurursun zalime korku olur, mazluma umut olursun. Vurulursun, kabuk bağlayan yaraların daha bir yüceltir mücadeleni. Özgürlük uğruna can verirsin ama ölmezsin. Çünkü mücadelen yeni bedenlerde can bulur.

Artık varmışsındır ölümsüzlük sırrına. İşte o zaman ulaşırsın çocuklukta hayalini kurduğun ve ulaşmak istediğin hedefe. Gururlusundur çünkü ihanet etmemişsindir çocukluk hayallerine. O hedef ve hayal “Onurluca bir direniş, onurluca bir yaşam, onurluca ve özgürlüğü yaratan bir şehadettir.”

 

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here