Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış tecridi değerlendiren Kalkan ” Bu mücadeleyi doğru ve etkili geliştirebilmek için de tabii İmralı sistemini doğru anlamak gerekli. Önder Apo gerçeğini doğru anlamak lazım. İmralı herhangi bir sistem değil, herhangi bir işkence, tutuklama yeri değil. Son derece özel hazırlanmış, her şeyiyle ayarlanmış, bu işlerde uzman olan herkesin elinin içinde olduğu, kapitalist modernite sisteminin yarattığı bir işkence ve tecrit sistemi. Bunu herkes biliyor. 23 yıldır tarihin en ağır işkencesi tecridi Önder Apo üzerinde, İmralı’da bulunan diğer yoldaşlar üzerinde uygulanıyor” dedi
PKK Yürütme Komitesi Üyesi Duran Kalkan, Medya Haber TV’deki ‘Özel Program’da soruları yanıtladı. Kalkan’ın, Kürdistan Özgürlük Mücadelesi eksenli gelişmelerle ilgili geniş kapsamlı söyleşideki değerlendirmeleri şöyle:
BEKLENTİ YERİNE HERKES MÜCADELE ETMELİ
AKP-MHP faşizminin İmralı’da ve İmralı şahsında bütün Türkiye’de uyguladığı ağırlaştırılmış tecrit ve işkence durumu, bütün uyarılara, çabalara, mücadeleye rağmen devam ediyor. Önemli bir direniş var; yurt dışında, ülke içinde, Türkiye’de, Kürdistan’ın bütün parçalarında var. Yurt dışındaki halkımız, dostlarımız mücadele halindeler. Hukuki ve siyasi mücadele var. Avukatların önemli tartışmaları, değerlendirmeleri oldu bu geçen süreçte. Fakat bütün bunlara rağmen tecritte, görüşmelerin engellenmesi durumunda herhangi bir değişiklik yoktur. Avukat, aile ve vasi başvurusu cevapsız kalıyor. Kendi hukukunu bile işletmeyen bir sistem devam ediyor. Bu açık bir gerçek. Ne anlama geliyor bu durum?
Birincisi daha fazla mücadele etmeliyiz. Bu kesinlikle ancak mücadeleyle aşılacak bir durum. Başka türlü herhangi bir şey beklenmemeli. Beklenti en kötüsüdür. Beklenti yerine herkesin olduğu yerde imkanlarını azami derecede kullanarak İmralı işkence ve tecrit sistemine, onu var eden AKP-MHP faşizmine karşı Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü esas alma temelinde mücadele etmesi lazım. Bu önemli.
İMRALI SİSTEMİNİ ANLAMAK LAZIM
Bu mücadeleyi doğru ve etkili geliştirebilmek için de tabii İmralı sistemini doğru anlamak gerekli. Önder Apo gerçeğini doğru anlamak lazım. İmralı herhangi bir sistem değil, herhangi bir işkence, tutuklama yeri değil. Son derece özel hazırlanmış, her şeyiyle ayarlanmış, bu işlerde uzman olan herkesin elinin içinde olduğu, kapitalist modernite sisteminin yarattığı bir işkence ve tecrit sistemi. Bunu herkes biliyor. 23 yıldır tarihin en ağır işkencesi tecridi Önder Apo üzerinde, İmralı’da bulunan diğer yoldaşlar üzerinde uygulanıyor. Normal bir hukuki sistem değil. Sıradan bir rehine sistemi de değil, yani çok daha ötesinde. Öyle ki Önder Apo gerçeği üzerinde, onun şahsında Kürt halkı ve özgürlük güçleri üzerinde, Türkiye demokratik güçleri üzerinde, aslında özgürlük isteyen herkes üzerinde ağır bir baskı ve işkence durumu var, tecrit durumu var. Bunu bugün Kürdistan’da, Türkiye’de yaşayan herkes hissediyor, fark ediyor. Birçok çevre bunu dillendiriyor. Demek ki Önder Apo normal bir ortamda tutulmuyor. Dolayısıyla Önder Apo üzerindeki baskı sistemi herhangi bir sistem değil. Böyle herhangi bir olaydan kaynaklanmış bir sistem değil. Çok iyi biliyoruz.
Herhangi bir şeyi yaptığı için Önder Apo, o İmralı işkence ve tecrit sistemine alınmış değil. Tam tersine Kürt halkının özgürlük iradesini temsil ettiği, bu iradeyi örgüte ve eyleme dönüştürdüğü, Kürt halkını eğitip örgütlediği ve özgürlük bilincine kavuşturduğu, özgür yaşama çektiği, Kürt halkının özgürlük iradesi olduğu için orada tutuluyor. Yani bireysel bir durum yok. Tamamen bir halkın varlık ve özgürlük iradesi olarak orada tutuluyor.
Bu irade bugün bu halkın sınırlarını da aşmış durumda. Ortadoğu halklarına, tüm küresel insanlığa yayılmış. Tüm ezilenler, özgürlüğe, demokrasiye ihtiyacı olanlar aslında bir biçimde Önder Apo’yla ilişkileniyorlar. Önder Apo’ya ihtiyaçlarının olduğunu söylüyorlar. Önder Apo’nun geliştirdiği yeni özgürlük ve demokrasi bilincinde kendi kurtuluşlarını da görüyorlar. Dolayısıyla Kürt halkının özgürlük iradesinin de ötesinde, başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm ezilenlerin özgürlük iradesinin temsili var Önder Apo şahsında. İmralı’da işkence ve tecrit altında tutulan gerçeklik bu. Yani bunun iyi bilinmesi lazım. Demek ki bu kadar baskı, işkence, tecrit, özgürlük iradesi üzerinedir, özgürlük bilinci üzerinde yapılıyor. Özgürlük mücadelesinin engellenmesi, özgür yaşamın önlenmesi için yapılıyor gericiler tarafından, sömürücüler, faşistler soykırımcılar ve katliamcılar tarafından. Bu son derece net.
ÖNDERLİK ÇİZGİSİ DIŞINDA ÇÖZÜM YOK
Şimdi şu gerçeği bir kere daha ifade etmemiz lazım. İmralı’daki iradeyi iyi tanımak lazım. Herkes bu gerçekliği iyi bilmeli. Kürt halkı, ezilenler, Türkiye halkları, gençler, kadınlar biliyorlar. Bu temelde büyük bir eylemlilik var ama bu sistemi yaratanlar da iyi bilmeli. Burada öyle sıradan bir durum söz konusu değil. Önder Apo gerçeği hep söylendi: Varsa bu dünyada bir özgür ve demokratik yaşam, Önderlik çizgisinde olacak, Önder Apo’nun geliştirdiği çizgide olacak. Bir kardeşlik, eşitlik, demokrasi olacaksa Önder Apo’nun geliştirdiği çizgide olacak. Özellikle Kürt sorunu çözülecekse, Kürdistan etrafında bir çatışmasızlık, istikrar, birlik, kardeşlik gelişecekse bu kesinlikle Önderlik çizgisinde olacak. Bunun yaratıcısı Önder Apo’dur, bunun dışında olmayacak. Dolayısıyla İmralı’da baskı, işkence uygulayanlar da, buna ortak olanlar da, buna sessiz kalanlar da bu gerçeği iyi bilmeli. Yani nasıl bir suç durumundalar, nasıl bir suça ortak durumundalar, nasıl bir kötülük yapıyorlar; bunu görmeleri lazım. Bu çok önemli bir durum. Bu anlamda herkes tekrar tekrar düşünmeli. Ezilenler, halkımız, dostlarımız Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü etrafındaki mücadeleyi çok daha zengin yöntemlerle geliştirirken, bu sistemi böyle insanlık dışı baskı ve işkence yöntemleriyle sürdürenler de bilmeliler ki, burada özgürlüğü, demokrasiyi, kardeşliği, geleceği yok ediyorlar. O halde herkes doğru yaklaşmalı. Özellikle de Türkiye’nin siyasi güçleri, bu ülkede özgür, demokratik, kardeşçe bir yaşam kurma isteminde olan iddiasında olan, sözle de olsa bunu söyleyen herkes, bununla Önder Apo’nun bağını iyi görmeli. O halde bunu o yapacaksa öncelikle İmralı işkence ve tecrit sistemini görmeli. Önder Apo gerçeğinin çözümleyiciliğini görmeli. Orada büyük bir irade var; özgürlük iradesi, çözüm gücü var. Kürt sorunu, kadın sorunu gibi iktidar ve devlet sisteminin ortaya çıkardığı tarihin en ağır sorunlarına en güçlü, özgür, eşit çözüm ortaya çıkartan, geliştiren bir irade var. Bu iradeyi iyi tanımalı herkes. Bu çözüm gücünü iyi bilmeli. Dolayısıyla da bunsuz bir Türkiye demokratikleşmesi, Türkiye’de faşizmin yıkılması, Türkiye’nin çatışmasızlığı barışa, kardeşliğe ulaşması mümkün olmayacak. Bunu görüp, buna göre hareket etmesi lazım.
FAŞİZME KARŞI DİRENME BİLİNCİ GELİŞTİ
KCK Yürütme Konseyi’nin 12 Eylül 2020’de ilan ettiği, başlattığı “Faşizme, işgale, tecrite son, özgürlüğü sağlama zamanı” direniş hamlesi, birinci yılını doldurdu. Hamlenin ikinci yılına giriyoruz. Bu hamlenin merkezinde Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü vardı. Bunun için İmralı tecrit sisteminin kırılması, parçalanması vardı. Onun için AKP-MHP faşist diktatörlüğünün yıkılması vardı ve bu temelde Başûr’a, Rojava’ya dönük işgal saldırılarına karşı direniş, o işgallerin kırılması vardı. Bu uğurda önemli bir mücadele yürütüldü, şehitler verildi. Bu hamlenin bir yıllık pratiğinde yaşanan şehadetleri, şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Bu hamleye katılan, güç veren, bu temelde bir yıldır eylemlilik içinde olan herkesi saygıyla selamlıyor, başarı dileklerimi ifade ediyorum.
Özellikle birinci yıl dönümünde Avrupa’nın dört bir yanında, dünyanın her tarafında halkımız ve dostlarımız büyük protesto gösterileri yaptılar. Kürdistan parçalarında aynı durum yaşandı. Halkımız neredeyse yediden yetmişe ayakta oldu. Kadınlar, gençler, çocuklar, yaşlılar hep birlikte bu eyleme katıldı. Dostlarımız, devrimci demokratik güçler, Türkiye’nin devrimci demokratik güçleri buna katılım gösterdi, destek verdi. Tüm bu eylemleri selamlıyorum. Başarı diliyorum. Son derece kutlu eylemler ve başarılı olacaklar. Buna dair inancımızı kesinlikle ifade etmek istiyorum.
Yani aslında bir zirve gibi oldu bu yıl dönümü etkinlikleri. Şunu iyi biliyoruz ki geçen bir yıl boyunca böyle bir etkinlik içinde olundu. Herkes katıldı bu eyleme. Kadınlar ve gençler öncülük ettiler. Her zaman ayakta oldular. Yurt dışındaki halkımız özel olarak selamlanmayı hak ediyor. Ayakta oldu sürekli, en güçlü eylemleri geliştirdi. En çok sahip çıktı. Rojava’daki halkımız, Başûr’da, Bakur’da, Rojhilat’ta her alandaki halkımız katıldı, tüm kesimler katıldı. Dostlarımız katıldılar. Bir de bu özgürlük zamanı hamlesi, “Dem Dema Azadiyê ye” hamlemizin en önemli boyutu, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü hedefi temelinde, dostların daha etkin katılımını ortaya çıkardı. Devrimci demokratik güçler, dünyanın dört bir yanında Önder Apo’yu selamlayan, sahiplenen, özgürlüğünü isteyen çok zengin eylemler geliştirdiler. Bunların hepsi son derece anlamlıydı, değerliydi. Faşizme karşı direnme bilincini geliştirdi. Antifaşist direnişi canlandırdı, büyüttü, güçlendirdi. Coşku, heyecan kattı, birlik yarattı, birlik ihtiyacını daha çok ortaya çıkardı ve önemli bir dayanışma, ortak mücadele yarattı. Anti faşist ittifaklar, demokratik ittifaklar, geliştirilen demokratik siyaset böyle bir ortamda biraz daha aktivite kazandı, canlılık kazandı. Fakat şunu da ifade etmemiz lazım. Kuşkusuz bu hamle hareketimizin yürüttüğü devrimci halk savaşı stratejisini zafere taşımayı hedefleyen bir dönemsel hamleydi. Böyle de devam ediyor, ikinci yılında da devam edecek.
HAMLEYİ GERİLLANIN EYLEMLERİ HAZIRLADI
Hamle, devrimci halk savaşı stratejisi temelinde AKP-MHP faşizminin yıkılmasını, Kürt sorununun demokratik konfederalizm ve demokratik özerklik çizgisinde çözümünü hedefliyor. Devrimci halk savaşı başarısını yaratmayı, zaferini yaratmayı öngörüyor. Bundan dolayı da hamlenin en önemli gücü, öncü gücü, her koşulda düşmanı kahreden darbeler vuran gücü; hiç kuşkusuz HPG ve YJA Star gerillalarıydı. Gerillanın eylemleriydi. Şunu iyi bilmemiz lazım; hamleyi bir defa gerillanın 2020 yazındaki eylemleri hazırladı. Cenga Azadî devrimci hamlesi temelinde Haziran ortasından itibaren Eylül’e kadar üç ay hiç durmayan gerilla direnişi, faşist TC ordusunun Heftanîn’e dönük işgaline karşı gelişen direniş, işgalci saldırıların kırılması, işgal planının boşa çıkartılması, aslında hamle için son derece elverişli bir zemin ortaya çıkardı.
HAMLENİN EN DİNAMİK GÜCÜ GERİLLAYDI
Gerilla direnişi herkesi etkiledi, çekti eyleme. Herkes katılsın dedi. 12 Eylül’le birlikte 12 Eylül darbesini yıkmak hedefiyle de “Dem Dema Azadiyê ye” hamlesi ilan edildi ve bir yıl boyunca da böyle gelişti. Yine de geçen yıl içerisinde hazırlandığı gibi hamlenin en dinamik gücü, en etkili gücü hiç kuşkusuz gerilla oldu. Heftanîn’de direniş hiç durmadı. Xakurkê’de belli bir direniş vardı, Xakurkê’ye yayıldı. Bu direniş zaten gittikçe son dönemlerde çok daha belirgin bir biçimde gözle görülüyor, gelişiyor. Tabii son dört aylık önemli direniş alanı ise Metîna, Zap, Avaşîn; bir bütün Zagros havzası oldu. 23 Nisan işgal saldırısına karşı gerilla gücü, gerçekten de kelimenin tam anlamıyla kahramanca bir direniş yürüttü. Türkiye’nin bütün imkanlarını seferber eden, ki sırtını NATO’ya dayayan, iktidarcı ve devletçi sistemin ürettiği tüm teknik gücü kullanan, hiçbir hukuki, ahlaki kural, ilke tanımadan saldıran bir faşist soykırımcı işgal ordusuna karşı, yani Kürt kızları ve oğulları, kelimenin gerçek anlamıyla yürekleriyle direndiler. Çıplak yürekleriyle, iradeleriyle direndiler. Bilinçleri ile direndiler. Özgürlük tutkuları ile direndiler. Var olma ve özgür yaşama hedefleriyle direndiler. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünü yaratma tutkusuyla direndiler. Yani Zendura’dan Mam Reşo’ya kadar Avaşîn-Basyan’ın Zap’ın bütün derinliklerinde ve o coğrafyanın doruklarında, en yüksekliklerinde, yamaçlarında her türlü direniş oldu. Tabii bunun için önemli bir hazırlığı vardı gerillanın. O hazırlığını kullandı. Çok yeni savaş türleri oldu işte. Yani gerilla örneğin hazırlamış olduğu mevzilerde pusuya düşürerek vurdu düşmanı. Savaş tünelleri diye hazırlanmış tünellerde pusuya düşürdü vurdu. Aylarca, bazı yerler var, her türlü teknik kullanıp saldırı yapıyor. Kimyasal silah kullanıyor, zehir kullanıyor. Hala zapt edemediği, hala direnişin sürdüğü bir avuç gerillanın bir orduyu durdurduğu direnişler söz konusu. Yani bunu ilk önemli şeylerini Mam Reşo’da, Zendura’da gördük. Şimdi Berkale’de oluyor. Yani herhalde türü yok yani. Benzer direnişler birçok yerde yapılmış olabilir ama bu kadar uzun süre, bu biçimde bir direniş ilk oluyor. Direnme tarihine, savaş tarihine geçiyor. Bu temelde büyük bir direniş var, kahramanlık var.
GÜÇLÜ İRADE, CESARET VE FEDAKARLIK
Kuşkusuz bunu çok iyi anlamamız gerekiyor. Bu direniş nasıl gelişiyor, niçin gelişiyor? Bu insanlar bu koşullarda nasıl bir direnç gösterebiliyorlar, var oluyorlar ve saldırganları darbeliyorlar? Kırıyorlar saldırıları, geri püskürtüyorlar. Bu çok önemli. Bu kadar savaş suçu olan zehirlerden kendilerini nasıl koruyorlar? Kuşkusuz şükran duymak, sürekli selamlamak, kutlamak lazım. Bundan daha güçlü bir insan iradesi, cesaret ve fedakarlığı gerçekten söz konusu olamaz. Bu kahramanlık direnişinin şehitlerini her zaman saygı ve minnetle anmak lazım. Mam Reşo’nun kahramanlarını, Zendura’nın kahramanlarını… Bir bütün Heftanîn’den Xakurkê’ye kadar… Medya Savunma Alanları’ndaki direnişin o ölümsüz kahramanlarını her zaman saygıyla, minnetle anmak, amaçları doğru anlamak, o amaçlara doğru sahip çıkabilmek, onun yüklediği görevleri iyi anlayıp gereklerini birer yurtsever, devrimci, demokrat olarak güçlü bir biçimde yerine getirebilmek lazım. Bunlar önemli.