Duran Kalkan: Zafere taşıyacak olan devrimci silahlı direniştir, gerilla ve öz savunma direnişidir

0
280

Söyleşinin devamında öz savunma ve devrimci şiddetin önemini belirten kalkan devrimci şiddette dikkat çekerek zaferin getirecek olanın gerilla ve öz savunmanın silahlı direniş olduğunu söyledi.

FAŞİST TERÖRE KARŞI DEVRİMCİ ŞİDDET

O halde bu faşist teröre karşı ne gerekli? Devrimci şiddet gerekli, devrimci savaş gerekli, anti faşist savaş gerekli, demokrasi orduları kurmak ve savaş yürütmek gerekli. Faşizme karşı mücadelenin merkezinde savaşın olması lazım. Savaşan güçlerin destek bulması gerekli. Sen nasıl mücadele ediyorsan öyle yap ama savaşan güçlere de destek ver. Savaşabilenlerin savaşa katılması gerekli. Bu bakımdan tabii yani stratejimizi, taktiklerimizi doğru belirlemeliyiz. Faşizmi topyekun direnişle yıkabiliriz. Çünkü faşizm topyekun saldırıdır. Herkes olduğu yerde direnmelidir. Her mevzi kullanılmalıdır. Faşizme karşı mücadelede her imkan kullanılmalı. Her yöntem kullanılmalı. Her yerde mücadele edilmeli. Herkes etmeli. Bunların hepsi değerlidir, önemlidir, anlamlıdır. Birlik halinde yapılmalı ama unutulmamalı ki faşizmi yıkacak mücadele devrimci bir savaştır. Yani halkların savaşıdır. Devrimci şiddet uygulamasıdır. Faşist terörü, katliamları kıracak, saldırganlığın önünü kesecek, onların intikamını alacak, misliyle yaptıklarını ödetecek devrimci savaştır. Başka bir şeyi yok. O halde savaşa koşmak lazım. Özellikle gençler, bu işi yapabilenler; Kürt gençleri, Türkiye’nin gençleri koşmalılar. Yani devrimci savaş sahiplenilmeli, savaşanlar sahiplenilmeli, savaşın propagandası yapılmalı. Öncü mücadelenin, zafer getirecek mücadelenin bu devrimci savaş olduğu, mücadelenin öncülerinin devrimci savaşı yürütenler olduğunu herkes kabul etmeli, görmeli, bilmeli, buna göre sahiplenilmeli, destek verilmeli.

NEREDEYSE NÜKLEER SİLAH KULLANACAK

Kimyasal silah kullanılıyor, neredeyse olsa nükleer silah kullanacak. Savaş suçu işleniyor. İşgal var, katliam var, linç yapıyor. Mezarlara saldırıyor. Çok ses çıkmıyor yani. ‘İki güç savaşıyor, savaşmasınlar, ne yapalım’ der gibi bir durum var. Sivil olursa vurmamalı, gerilla olursa vurmalı gibi bir yaklaşım da var. Böyle bir durumda gerilla destek bulamıyor. Devrimci güçler, savaşçılar, özgürlük savaşçıları, anti faşist savaşçılar yeterince destek bulamıyor. Sahiplenilmiyor yeterince, yalnız kalıyor. Düşman saldırıları daha fazla hedefliyor. Böyle olmaz, böyle olmamalı. Yaklaşımlarımızı düzeltmemiz lazım.

Evet, tüm anti faşist direnişler olmalı. Kutsaldır, anlamlıdır, önemlidir. Hepsine sahip çıkmalıyız ama hepsi aynı etkinlikte değil. Öncü olan var, öncü savaştır. Savaş olmazsa kimse direnemez. Şimdi HPG ve YJA Star gerillalarının Medya Savunma Alanları’nda, Kuzey Kürdistan’da, Türkiye ve Kürdistan’ın kentlerinde en ağır bedeli göze alarak kahramanca savaşı olmazsa hiç kimse faşizme karşı bir kelime bile söyleyemez. Sokağa bile çıkamaz, yürüyüş bile yapamaz. Slogan bile atamaz. Önüne hedef bile koyamaz, bu bir gerçek. Bütün bunlar oluyorsa bunların hepsini yaratan, önünü açan kesinlikle bu kahramanlık çizgisinde süren savaştır.

ANTİ FAŞİST DİRENİŞ KESİNLİKLE AKP-MHP FAŞİZMİNİ YIKAR

İşte bu çizgi 1982 Zindan direniş çizgisidir. Bu çizgi, 15 Ağustos atılım çizgisidir. Zindan direnişiyle 15 Ağustos atılımı nasıl 12 Eylül faşist askeri darbesini, rejimini yıktı, parçaladı, yenilgiye uğrattı. Şimdi onu devam ettiren kahramanlık çizgisindeki gerilla direnişi onun etrafında birleşecek anti faşist direniş de kesinlikle AKP-MHP faşizmini yıkar. Topyekun direnmek lazım. Herkesi direnişe sevk etmek gerekli. En kutsal, en öncü direniş gerillanın direnişi, dağda ve şehirde savaşanların direnişidir. Onlar bedeli göze alıyorlar. Her gün şehitler veriyorlar. Düşmana öldürücü darbe vuruyorlar. Umudu yeşertiyorlar. İnsanlığı canlandırıyorlar. Faşizmin yıkılabileceğine dair inanç ve umut geliştiriyorlar. Herkesi etkiliyorlar, eğitip örgütleyip mücadeleye çekiyorlar. Bu bakımdan da yani 41. yılına girerken AKP-MHP faşizmini daha doğru tanımak, faşizme karşı mücadeleyi daha doğru anlamak, onun stratejisini, taktiklerini, taktik zenginliğini, yaratıcılığını iyi görmek lazım. Devrimci savaş stratejisini hiçbir zaman gözardı etmemek gerekli. Öne çıkartmak lazım, teşvik etmek gerekli.

HANGİ HEDEFİ VURABİLİYORSA ORADAN VURMALI

Gençliğin gerillayı güçlendirmek için özgürlük dağlarına koşması, dahası şehirlerdeki anti faşist savaşı geliştirmek için kendilerini birer özgürlük savaşçısı haline getirmesi, her alanda AKP-MHP faşizmine karşı kendini eğitip örgütleyerek bir kişi, üç kişi. Olmaz dememek lazım. İsterlerse her şey olur olur, olmazı olur yaparak savaş yapması önemli. Beklememek lazım. Bu dağdaki gerillanın işi, benim işim değildir dememek gerekli. Herkes kendi işi görmeli, görev ve sorumluluk üstlenmeli. Böylece de tabii hem faşizme karşı mücadelede birliği yaratmalı, hem en zengin yöntemleri uygulamalı ama en önemlisi de bu mücadelenin öncüsü olan silahlı direnişi dağda, kırda, kentte beslemek, geliştirmek, güçlendirmek için herkes seferber olmalı. Özellikle gençlik seferber olmalı. Bilinçli, dinamik, yurtsever, devrimci gençlik görev ve sorumluluk üstlenmeli, benim işimdir demeli. Sahip çıkmalı ve yani mücadele alanlarına koşarak, kendini eğitip örgütleyip savaşçı haline getirerek faşizme en zayıf yerini yakalayıp vurmalı. Yani nerede zayıfsa hangi hedefi vurabiliyor, oradan vurmalı. Ekonomik hedef, askeri hedef, ihbarcı, ajan şeyler, halk düşmanı çeteler… Faşizm kendini örgütlemiş. Bir sürü çete var ortalıkta. Sivil silahlı insan. Buna karşı tabi ki halklar da, ezilenler de, kadınlar da… Öz savunma çizgisi dedik buna. Öz savunma çizgisi de kendisini eğitip örgütleyerek, donatarak, sorumlu kılarak bu çeteleri yenilgiye uğratacak, faşizmi darbe eleyecek bir güçlü eylemciliği, direnişçiliği mutlaka geliştirmeli. Böyle bir tutum kazanır yani.

HBDH MÜCADELEYİ TÜRKİYE’YE DE YAYIYOR

12 Eylül karşısında direniş tek ayaklı kaldı. Yani zindanda da, dağda da. Türkiye’deki zindanlarda da devrimciler direndiler ama gerillaya adım atılamadı. Aslında 12 Eylül, faşist askeri rejimin tümden yıkılarak demokratik Türkiye’nin yaratılmaması buradan kaynaklandı. Eğer Kürdistan’daki ayak gibi Türkiye’de de zindan ve gerilla direnişi paralel birlik halinde faşizme karşı birleşik direniş cephesi kurmuştuk. O cephe temelinde gelişseydi. 90’ların başında bu faşist, sömürgeci, soykırımcı TC zihniyetle, siyaseti yok olacaktı. Parçalanacak, Türkiye demokratikleşecekti. Özgürlükler gelecekti. Ortadoğu’nun ve dünyanın öncü, örnek, özgür ve demokratik ülkesi olacaktı. Bu kesin. Böyle olmadıysa bunda, yani faşizmin güçlülüğü, yenilmezliği filan değil. Türkiye’de bunu gerçekleştirecek bir devrimci iradenin ortaya çıkmaması oldu. Zayıf kaldı direnişler, bireysel oldu, parçalı oldu. Hiç olmadı değil ama örgütlü ve ordulaşma haline gelemedi. Zindanda da dışarda da.

Şimdi AKP-MHP faşizmi karşısında böyle bir birlik var, bütünlük var yine. O zaman FKBDC vardı. Şimdi Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) var. AKP-MHP faşist diktatörlüğünü yıkmak üzere Türkiye’yi demokratikleştirmek, Kürdistan’ı özgürleştirmek üzere kurulmuş, bunu amaç edinmiş bir harekettir. Devrim hareketi yürüyor. Kürdistan’da olduğu kadar mücadeleyi Türkiye’ye de yayıyor. Kentlere yayıyor. Demokratik siyasi mücadeleyi geliştirdiği kadar devrimci şiddeti de geliştiriyor. Dağda, şehirde gerilla eylemleri, milis eylemleri yapıyor. Faşizmden hesap soran bir eylemlilik içerisinde. Bu gelişme önemli fakat güçlendirmek lazım işte.

HBDH’NİN NEYİNİ BEĞENMİYORSUNUZ?

İnsan, Türkiye’deki bazı çevreleri anlayamıyor. Böyle bir mücadeleye sahip çıkıp verecekken çıkması gerekirken çıkmıyorlar. Yeterince destek bulmuyor. Bu mücadele neden bulmuyor? Neyini beğenmiyorlar? Yani faşizme karşı başka nasıl mücadele edilir, kendileri söylesinler. Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle birleşmek daha güzel bir şey değil mi? Dahası vurdukları hedef vurulması gereken hedef değil mi? Yani MHP’ye karşı mücadeleden daha anlamlı ve önemli bir mücadele ne olabilir? Türkiye’nin faşist gücü. Derin devlet denen gücün bir parçası MHP’dir. Araştırsınlar kurucularını. Türkeş’ten Bahçeli’ye kadar kimleri eğitmişler? Hangi görevle bu işin başındalar? Parti midir MHP yoksa faşist militer bir güç müdür? Bunu herkes biliyor. Türkiye’nin aydınları, siyasetçileri, yazarları, sanatçıları, demokratik güçlerin hepsi biliyor. Toplumu biliyor. Bir de 70’li yıllar biliniyor. 70’li yıllarda özellikle 75-80 arasında bu gücü devrimci hareketlere karşı nasıl saldırttılar? O 12 Eylül cuntası bizzat Kenan Evren’in başında olduğu cunta, Gladio, kendi darbesini hazırlamak için MHP’yi saldırtmadı mı? Devrimci gençlik, devrimci hareketler birlik halinde bütün alanlarda binlerce şehit vererek kahramanca direnmediler mi, 5 yıl, 6 yıl? Ne çabuk unutuldu bu? Neredeyse MHP’yi farklı görecekler. MHP’ye karşı mücadeleye, yani işte şiddetli mücadeleye niye yapılıyor diyecekler. Ne yapılabilir ki? MHP ne demektir? AKP de MHP ile birleşmişse o zaman MHP olmuştur. Zaten MHP çizgisinde birleşti. O halde MHP nedir? MHP’ye karşı nasıl mücadele edilir? Nasıl mücadele etti geçmişte devrimciler? Bugün o mirası devam ettirenler bu gerçeği bilmiyorlar mı? O halde yani AKP-MHP ye karşı mücadelenin, en şiddetli devrimci mücadelenin gerekli olduğu kutsal mücadele olduğu, en doğru mücadele olduğu çok açık. Yani başka türlüsü de olmaz yani. MHP gibi bir güç layık değil Türkiye’ye. Türkiye toplumu layık değil ona. Bugün MHP çizgisinde bilinci, iradesi, siyaseti, zehirlenmesi, Türkiye insanları, kadınları, gençleri için kabul edilir değildir. Hakları değil, layıkları değildir. Onların hakkı laik olanı MHP’nin silinip atılmasıdır. Kan damlıyor ağzından, Kürt düşmanlığı damlıyor, şiddet damlıyor. Konuşmaya çıktı mı kimi hedef gösterecek? Çetelerine ve devlete -şimdi Tayyip Erdoğan’ı da yönetiyor- kime yönlendirecek, kimi katlettirecek, kimi tutuklattıracak herkes merakla bekliyor. Böyle kaygıyla beklemek yerine bu güce karşı mücadele etmek lazım. Aktif mücadele etmek gerekli. Kürt gençliği daha çok yönlü mücadele etsin, dedik. Serhildanlara öncülük etsin, demokratik eylemleri geliştirsin ama gerillayı daha çok güçlendirmeli. Öz savunmayı şehirlerde geliştirmeli, sorumluluk üstlenmeli. Kendilerini eğitip örgütlenerek şehir savaşını geliştirmeliler, gerilla çizgisinde, gerilla tarzıyla taktiğiyle. O Cizre, Sur’da olduğu gibi değil. O o zamandı. Doğruydu, yanlıştı, değerlendirilebilir yöntemi. Geçerli olan, gerekli olan gerilla tarzında savaş tabii. Bunu her yerde uygulamalı ama aynı biçimde MHP-AKP faşizmine karşı Türkiye gençliği her yerde yürütmeli. Böyle bir dağda gerilla olamadı. O halde şehirde bir öz savunma savaşını, direnme savaşını, anti faşist eylem birlikleri deniliyordu 70’lerde MHP’ye karşı savaşan güçlere. Çeşitli adlar verilmişti. Benzer adlar verilerek böyle bir savaş içerisine girilmeli.

DEVRİMCİ MÜCADELEDEN KORKU OLMAMALI

Kesinlikle her yöntemle savaşmak lazım. Tekrarlıyorum, her yöntemle savaş anlamlıdır, önemlidir. Herkes katılmalı, tam birlik olmalı, anti faşist birlik halinde mücadele edilmeli. Ama bu mücadeleyi geliştirecek ve zafere taşıyacak olan devrimci silahlı direniştir, gerilla direnişidir, özsavunma direnişidir. Öncü budur. Yüreği yeten, bilinci kaldıran, pratik de yapabilen böyle bir direnişe girmeli. Faşizm bu kadar günahsız insanları zindanda katlediyor, dağda katlediyor, şehirde katlediyor, linç ediyor. Yani buna karşı mücadele edebilmeli. Bakın zindanlar bedenlerini ortaya koyuyorlar. O halde dışarıda olan, eli silah tutabilen, savaş yapabilen de gerçekten de faşist saldırganlığı kırabilmek için devrimci mücadeleyi geliştirmeli. Yani devrimci mücadeleden korku olmamalı. Devrimden korkulmaması, devrime sahip çıkmak, devrimci mücadeleye sahip çıkmak lazım. En geniş demokrasi hareketinin eyleminin gelişebilmesi için devrimci öncülüğün mücadele etmesine kesinlikle ihtiyaç vardır. HBDH bu temelde kuruldu. Böyle bir mücadele geliştirmek istiyor ve çaba harcıyor, desteklenmeli, sahip çıkılmalı. Gençler sahip çıkmalı, kadınlar sahip çıkmalı, işçi emekçiler sahip çıkmalı, milis olmalı, demokratik siyasetle sahip çıkılmalı. AKP-MHP faşizmini yıkma iradesi var, mücadelesi var, faşizmi yıkacak bir çizgide yürüyor. O halde bu mücadeleyi zafere götürecek bir düzeye çıkartmak lazım. Onun için de destek verilmesi gerekli.

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here