Şöyle bir pencereden dışarıya bakmak dahi o kadar çok şey söyletecektir ki özgürlüğe dair daha doğrusu özgür olamamaya dair. Ve kadından başlayalım biz dört duvar arasına mahkûm bırakılan özgürlüğü bırak, kendinden bile çok uzaklaştırılmış kadından başlayalım. Peki ne yapmalı kadın nasıl bir devrim gerçekleştirebilir? Kendini yani Xwebun olmayı nasıl savunabilir? Kadın neden mücadele etmelidir?
Çünkü kadının yaşaması için mücadele etmesi, savaşması, öz savunmasını geliştirmesi gerekmektedir yani yaşamda özgürlüğü, savaşta zaferi esas almalıdır. Kadına hiçbir yaşam olanağı bırakılmayan sistemden intikam alması özgürlüğünü faşizmin elinden kendisi alması gerekmektedir. Bunu her kadın her alanda gerçekleştirmelidir, başkasının boyunduruğu altında olmayı asla kabul etmemeli, başı eğik bir kadın değil isyancı, başkaldıran, kendi ayakları üstünde durabilen bir kadın konumunda olmayı her daim başarabilmelidir. Tüm ezberleri yıkacak ve kadının yaşam kaynağı olduğunu tüm dünyaya yayacak bir mücadele için her yerde kadın öz savunmasını en ön planda tutmalıdır, mücadelenin öncüleri her daim kadınlar olmalıdır. Öz savunma bir varoluş savaşıdır. Öz savunmasız bir birey, toplum, kadın köleliğe, hiçleştirilmeye boyun eğmiş bunları kabul etmiş demektir. Kadın tüm bunları yıkan devrimin eşitlik ve özgürlük kavramlarının sembolü konumunda olacaktır. Çünkü kadın hiçbir zaman unutmamalıdır ki kadın sustuğu zaman daha acımasızca katledildi, sahiplenildi, taciz edildi, tecavüze uğradı ve sonunda ise her zamanki gibi suçlu olan teşvik eden kadının kendisi oldu. Kadın sustuğunda onunla beraber kadının yaşamı durdu sustukça ona sahiplenenler çoğaldı sustukça kadının yaşamından anlam çıktı inanç çıktı umut çıktı. Ve kadın kendini kara bir kuytulukta buldu, etrafı zincirler ile sarılı bir kuytulukta.
Her gün dünyanın her hangi bir toprak parçasında kadın ölümleriyle karşılaşıyoruz. Sanki ekmek, su, hava gibi kadın ölmez ise yaşam duracak. Gazetelerin, sosyal medyanın manşet konusu. Bir kadın intihar etti, kocası tarafından öldürüldü, namus sorunu, bir yürüyüşte polis tarafından işkence edildi, şimdi de kadına ahlak dersi vermek isteyen İran polisleri Jina Mahsa Amini’ye ahlak dersi vermeyi uygun görmüşler. Uygun gördükleri ders de Jina Mahsa Amini’nin ölümü. O ölünce devletin yetkili polisleri görevlerini, layığı ile yerine getirecekler ve toplumun ahlak yapısını koruyacaklar. Peki, sorarım size devlet nedir, toplum bireylerinin can ve mal güvenliğini korumakla mükellef bir sistem. Jina Mahsa Amini’yi öldüren kim, bu devletin polisleri. Yani bu durumda suçlu olan birkaç polis deyip geçelim mi, yoksa devlet sistemini mi ele alalım. Her gün gelişen bu olaylar zinciri bazı yetkililerin yaklaşımları sonucu değil, sistemin kendisidir. Yaşananlar da bizim sessizliğimizin sonucudur. Gerçekten derin bir vicdan muhasebesi yaparsak yaşanan bu ölümler bizim faşizan sisteme sessiz kalmamızın sonucunda geliş mi yor mu? Bu olaya bu boyutla bakmaz isek Jina Mahsa Aminiler ölmeye devam edecektir. Bugün yaşamına son verilen bu kadın için başta İran’da ve dünyanın birçok yerinde eylemsellikler gerçekleşti. Bu toplumun yüreklerinde hala ahlakın olduğunun göstergesidir. Demek ki bize yüzyıllarca ahlaksızlığı dayatan kapital sistemin gücü bizim kökenlerimizdeki insanlığı yok edememiş, ahlakı ya da vicdanı köreltmemiştir. Peki biz Jına Mahsa Aminiler ölmesin diye ne yapmalıyız? Cevabını Önderlik topluma sundu. ÖZ SAVUNMA
Faşizmin kadına yaptığı tüm politikalara sessiz kalmak tıpkı idam ipini kendi eli ile boynuna geçirmeye benzeyecektir.Bundan dolayı kadınlar faşizme karşı sessiz kalmamalı, öz savunmasını geliştirmelidir, idam ipini kendisinin değil faşizmin boynuna geçirmelidir. Dünyada savunmasız hiçbir varlık yoktur, kadında savunmasız olmamalıdır.Yaşam hakkı ancak mücadele ile öz savunma ile olur. Yaşamak için mücadele etmek, savaşmak gerekmektedir.
Önderlik: kadın olmadan yaşam olmaz, dedi fakat kadın bu yaşamda xwebun olmalıdır, yani kendisi olmalıdır, hiç kimseye ait olmadan sadece kendisi olmalı; xwebun olmalıdır. Kadının kendi yaşam hakları için en amansız bir şekilde mücadele etmesi gerekmektedir. Kadınların bu kadar katledildiği, taciz ve tecavüze uğradığı böyle bir dünyada kadınlar buna asla sessiz kalmamalıdır, böyle bir faşizme boyun eğmemelidir. Yine Önderlik bir değerlendirmesinde en güzel kadın özgür yaşayan kadındır diyor, biz kadınlar olarak da bunu tam kavramalı, kadın özgürlüğü, kadın sorunu üzerine derinlikli düşünmeli,bunun esas mücadelesini yürütme alanlarını her yere yaymalıyız. Yani hep beraber kadının katledildiği, tecavüze uğradığı, sahiplenildiği, xwebun olmaktan çok uzaklaştırıldığı, kendi tecavüzcüleri ile evlenebilirler politikası yürüttüğü faşizmden hesap sormalıyız.
Unutmamalıyız ki yaşam ancak kendini savunma ve mücadele ile gerçekleşecek bir şeydir. Mücadele ve öz savunma olmadan özgür bir yaşamın olanağı yoktur. Öz savunma aynı zamanda bir varoluş savunmasıdır. Kendi varlığını savunma, koruma savaşıdır; yaşam bu savunma ile birlikte gün yüzüne çıkacaktır. Kendisi, yani xwebun olmaktan uzaklaştırılmış kadın ancak öz savunmada tekrar kendini bulacaktır. Kadın unutmamalıdır ki güçlüdür ve gücüne güvenmelidir. Kadına her türlü inkâr, taciz, tecavüz, hiçleştirilme, kimliksizleştirilme ve sahiplenilme ile türlü türlü oyunlar oynandı fakat kadın her daim tekrardan kalkmasını bildi. Kadını her zaman düşürmek, güçsüzleştirmek, köleleştirmek istediler fakat kadın hiçbir zaman yılmadı çünkü kadın her şeye rağmen yaşama tutundu yaşama tutunma umudunu hiçbir zaman yitirmedi ve yitirmemeli. Kadın nerede olursa olsun ister bir evli ister bir öğrenci ister bir çalışan ister bir memur ister köyde ister kasabada isterse de şehirde olsun her yerde ne olursa olsun öz savunmasını esas almalıdır. Kadın her yeri bulunduğu her alanı bir mücadele alanına dönüştürebilmelidir, kadın bulunduğu her yeri kendini yeniden var etme alanı mücadele alanı saymalıdır. Her yerde bir öz savunma birimi oluşturula bilinmelidir ve faşizmden bu şekilde hesap sorulmalı nerede devlet yandaşı uzantısı var ise hedef olmalıdır. Bunun öncü gücü ise kadınlar olmalıdır tüm bunlarda titizlik ve gizlilik esaslı yapılmalıdır yani kimsenin bunları kimin yaptığının nasıl yaptığının bilmesine gerek yoktur tüm bunlar yapılırken ayı zamanda herkes kendi kimliğini de koruyabilmeli bir gizlilik sağlanabilmelidir. Her kes bulunduğu mahalle, sokak, köy ya da kasabada bu faşizme dur demeli tacizcilerin, tecavüzcülerin fuhuş, uyuşturucu odaklarının buralara yayılmasına asla izin verilmemelidir.
Her kesinde bildiği gibi kölelik ve inkâr edilme en çok kadın üzerinde uygulanmak istendi ve uygulandı çünkü kadın güçsüz ve savunmasızdı kadın hiçbir şey ile baş edemeyen boyun eğendi. Fakat kadın mücadelesi bunu da boşa çıkarttı ve hiç şüphesizdir ki çıkartmaya da devam edecektir. Kadının olduğu her yerde yaşam tekrardan can bulacaktır kadın mücadele ettikçe yaşam güzelliğine kavuşacaktır yaşam aşkla, inançla, umutla, sevgiyle anlamla tekrardan ve tekrardan buluşacak yaşam gerçek anlamına kadınla kadının mücadelesiyle xwebunla var olacaktır, Jına Mahsa Aminiler faşizme diz çöktürecek, sarsacak ve yerle bir edecektir. Özgürlüğü çok uzaklarda aramaya gerek yok, özgürlük sizsiniz, sizin örgütlü mücadele gücünüz yani öz savunmanızdır.
EKİN VAN