Bu Newroz gerçek bir yeni gün anlamına gelecektir

0
292

Tarihimiz, iki bin beş yüzyıldan daha fazla Newrozlarını yaşayarak bugüne gelen, en son olarak partimizin çıkışına doğru geldiğimizde, neredeyse yitirilmiş bir tarihti. Halkımız da bu temelde kendini kaybeden ve belki de en lanetli bir sonuçla kaybetmiş bir halktı. Böyle bir duruma gelindiğinde, her şey elden gitmişken partimiz ortaya çıktı ve bir Newroz gününde adım attı.

İlk bağımsızlık ve özgürlük düşüncelerimizi, 1973 Newrozu’nda ‘bir karşılamamız olsun, onu özgür temelde bir kutlama niyetimiz olsun’ biçiminde cesaretle dile getirdik.Belki de tarihimizde ilk defa kazanmaya doğru giden yılların bu yıllar olduğu çok açık görülüyor.

Dünyanın en talihsiz ve en acı çeken bir halkı olduğumuz açıktır. En kötüsü de kendini en lanetli bir halk olarak inkar eden, düşmanın hizmetine en iyi koşan ve bunda yarışan bir halk olmanın büyük utancını yaşamanın ne demek olduğunu bilerek, bu savaşım yıllarının en amansız ve bir o kadar da gerekli yıllar olduğunu bugün çok daha iyi düşünmekteyiz.

İnsanoğlu şeref ve namus kavramıyla biraz kendini yaşatmak isteyen bir varlıktır. İlkel topluluklardan en gelişmiş uluslara kadar bazı temel değerlerden yoksun olduğunda, insanın hayvanlardan bile daha kötü duruma düşürüldüğünü tarih çok iyi gösteriyor. Böyle bir halk olmanın büyük tehlikesini yaşıyoruz. Daha düne kadar da yaşamdan kastedilen buydu. İşte bu lanetli yaşamı yıkmanın ne kolay olduğunu, ne de önemsiz olduğunu şimdi hepimiz çok daha iyi görüyoruz. Çekilen acıların ve dökülen kanların ne kadar önemli olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.

Siz değerli halkımıza, hiç şüphesiz daha fazla başarı ve layık olunan bir yaşamla karşılık vermek isteriz. Biz buna inandık. Kendi payımıza hiçbir maddi teşvik ve başka hiçbir gerekçeyle içine girilemeyecek amansız bir mücadele sürecini ve onun başarılma imkanlarını, yoktan var edercesine ve iğneyle kuyu kazarcasına verilen mücadele ile sağlanılan bu kazanımları hiç şüphesiz herkesten çok siz halkımız takdir ediyorsunuz. Zaten bu nedenle kimsenin beklemediği desteği ve katılımı gösteriyorsunuz. Bu, kendinizi kazanmanın gerçeğidir.

Her ne kadar birey olarak bu savaşı çok dışınızda, çok anlayamaz bir biçimde size dayattıysak da, bugün bizden daha fazla bu savaşın kendi öz savaşınız olduğunu, onu mutlaka vermeniz gerektiğini, bunun dışında her şeyin boş olduğunu görüyor ve kendinizi yeniden kararlaştırıyorsunuz. Haklarınızı elde edinceye ve temel ulusal demokratik taleplerinizi gerçekleştirinceye kadar, insana layık bir barışı ve kardeşliği insanlık adına sağlayacak güne kadar, gerektiğinde tek başınıza da olsanız, gerektiğinde tek bir kişi de kalsanız bu savaşı yürütmeniz gerektiğine büyük inanıyor, çalışıyor ve başarıyorsunuz.

Çeşitli Newroz günlerinde şimdiye kadar siz halkımızla yan yana geldik, çağrılar yaptık ve görevler belirledik. Bunları tekrarlamayacağım. Her yılın anlamı çok önemlidir ve gerekirse yeniden üzerine düşünün. O yıllara ilişkin ne kadar düşünmeniz gerekiyorsa o kadar düşünün. Yapmanız gerektiği kadar, bir borç bilerek ve gerekirse daha fazla yaparak hakkını ödeyin.

Biz bu günleri yeni günler, yeni yaşamlar ve yeni bir tarih olarak değerlendirmek istiyoruz. Tüm eski günler, eski yıllar, eski yaşamlar bizim değil düşmanındır, büyük bir talihsizlik ve çok lanetli bir geçmiştir. Sadece bundan kurtulmak bile hayatınızda verebileceğiniz ve kazanabileceğiniz en büyük gerçektir. Bu gerçeği istediğiniz gibi kazanabildiniz mi, kendinize mal ettiniz mi? Hayır! Bunun çok çeşitli nedenleri var. Oligarşik rejimin her gün beyinler üzerinde, ruhlar üzerinde yürüttüğü bir özel savaş var. Sıcak savaştan, kirli savaştan bahsetmiyorum; ondan daha tehlikelisi, büyük bir psikolojik savaşın, tekniğin son yıllarda Türk devleti tarafından uygulanışını da göz önüne getirirsek basın yayın alanındaki savaşın nasıl amansız yürütüldüğünü bir an bile göz ardı etmeyelim.

Yine dünyanın en güçlü ordularından birisinin, bütün irili ufaklı emperyalist sömürgeci güçleri de arkasına alarak, bu büyük diriliş umutlarına, özgür yaşam tutkularına, onun savaşanlarına ve sizlere kendini nasıl dayattığını şimdi çok daha çarpıcı anlıyorsunuz. Biz eğer bugüne kadar gelebildiysek ve şimdiye kadar tüm yönleriyle bunu anlayamadıysanız, şimdi yeniden biraz düşünelim diyorum. Yapamadıklarımız nedir, yapabileceklerimiz nedir, yapalım. Artık bu ülkede ve bu halk adına başka türlü düşünmek ve yapmak mümkün değildir.

İşte biz bu temelde nihai başarı için ayağa kalkmaya, halkımızı bir daha düşmeyecek kadar sağlam bir yürüyüşün ve savaşın sahibi kılmaya, yediden yetmişe kadar kadın erkek, ihtiyar çocuk, köylü kentli, kuzeyli güneyli, doğulu batılı, ülke içinden ülke dışından, çoban okumuş ayrımı yapmadan hepsini savaşmaya ve büyük hesap yapmaya, herkesi güçleri oranında direnişe katılmaya ve örgütlemeye çalışıyoruz. Dua etmekten en amansız eylemi düzenlemeye, taşla sopayla vurmaktan en keskin vurucu silahla vurmaya, camiden tarlaya, okuldan fabrikaya kadar, ovadan zapt edilmez dağ doruklarına kadar hepsini iç içe birleştirmeye ve bu iş için kullanmaya, bunun için hiçbir şeyini esirgememeye çekerek mücadelede pay sahibi kılacağız. Bu temelde ya gerçekten bağımsız ve özgür bir yaşamı, ya da tümümüzün ölümünü gerçekleştireceğiz.

Tüm halkımızı bu şekilde yürümeye ve savaşmaya, böylece çok lanetli olan bir tarihsel geçmişle hesaplamaya ve çok aşağılık olan bir güçle amansız biçimde savaşmaya çağırırken; bütün parti, gerilla ve savaşan güçlerimizi, özellikle sorumlu militan düzeyi de her zamankinden daha fazla içinden geçtiğimiz yılın bu temeldeki düzenlenişini koruyup geliştirmeye, bunun için tüm güçlerini sarf etmeye, şimdiye kadar içinden geçilen bütün o yetmezliklere ve geriye çeken yanlışlıklara son vermeye çağırıyoruz. Böylece halkımızı da ilk defa güçlü bir biçimde ayağa kalkma hamlesine, savaşımına katılmaya, öncüye yaraşır rolünü ve görevini başarıyla yerine getirmeye çağırıyoruz.

Tekrar bu temelde halkımızın bu çok önemli ve sonuç alıcı savaş adımına elden gelen destek ve çabayı vereceğimiz, yine bu temelde partiyi eğitmeyi, hazırlamayı ve öncü kılmayı esas alacağımız, mevcut yetmezliklere ve engellemelere yerinde cevap vererek gelişmeleri başarı noktasında tutmaya özen göstereceğimiz kesindir. İşte bu kararlılıkla önümüzdeki dönem üzerine halk ve parti olarak yürürken, gerçekten çok umutluyuz, çok coşkuluyuz, çok haklı ve doğru bir temelden hareket ediyoruz. Böyle doğru bir temel üzerinde, böyle coşkulu yürüyenler de kesin başarır. Bu anlamda biz de büyük inançla mutlaka kazanacağız, mutlaka başaracağız.

Değerli Kürdistan halkı

Böyle günler her zaman önümüze gelmez. Böyle yıllar her zaman kaderimizi çizeceğimiz yıllar olarak önümüzde durmaz. Her zaman böyle fırsatlar doğmaz. Biz bunun için diyoruz ki, madem bu kadar şehit kanı akıttık, dünyada bu kadar alt üst oluşlara tanık olduk, madem tecrübemizle bir şeyler elde edeceğimizi gördük, o halde bu yılımıza da bizi zafere yaklaştıracak ve ayağa kalkmaya götürecek bir yıl olarak bakalım ve hakkını tam verelim.

Peki, bu yıla hakkını nasıl vereceğiz? Sizlerle çok sohbetler yaptık, siz değerli halkımızın gerçeğini ve görevlerini her zaman açıklıkla ortaya koymaya çalıştık. Yine de elimizden geldiğince bu konuları değerlendirmeye devam edeceğiz.

Öncelikle serhildanlara tam katılım sağlamınız gerekiyor. Serhildan sizin savaşınızdır ve zaten içine girmiş yürüyorsunuz. Fakat daha fazlasını, büyüğünü ve daha güçlüsünü yapmak için yapacağınız işler vardır. Partimiz karar veriyor, gerilla bu konuda üzerine düşen her şeyi yapmanın büyük hazırlığı içindedir. Diyoruz ki, bu yılı büyük bir bilinç, büyük bir plan ve örgütlülükle karşılamak için, özel savaş rejiminin o bütün iddialarını, sahte ve korkutucu yönelimlerini boşa çıkarmak için; cesaret gerekiyorsa cesaretle, fedakarlık gerekiyorsa fedakarlıkla, silah gerekiyorsa silahla, sopa gerekiyorsa sopayla, taş gerekiyorsa taşla, dua gerekiyorsa duayla, kısacası ahdetmiş her insanın kendisinde ne bitiyorsa onunla özel savaş rejiminin bu en uğursuz politikası üzerine yürüyeceğiz.

Çok kan dökülebilir, bu hiçbir şeydir. Her zaman söyledik: Biz kanın çok akmasından değil, kanın kesilmesinden korkarız. Bu cehennem yaşamını, bu lanetli yaşamı biz ne yapacağız? Herkese, her şeye hizmet eden, herkes için işçilik yapan, askerlik yapan ve kul köle olan bu yaşamı biz ne yapacağız? Bu açıdan “canımız gidecek, kanımız akacak” deyip eskisi gibi sahte bir yaşama yapışmaya gerek yoktur. Eğer bu kan bu lanetli durumdan kurtulmak içinse varsın aksın. Eskiden bu konuda günahtan kurtulup sevaba girme veya haram yaşamdan kurtulup helal yaşama girme derlerdi. Gerçekten bizimki de biraz böyledir. Namuslu yaşama, onurlu yaşama girme bunun için gereklidir.

Her şeyden önce bir aldatılma ve korkutulmanın eseri olan bu yaşamı biz ne yapacağız? Çok düşünüp tartıştık, bu rejime de çok şeyler söyledik. Madem binyıldır birlikte yaşamışız, kardeşiz, öyleyse insan kardeşine bunu nasıl reva görür? Bu nasıl kardeşliktir ki, her şeyi kendileri için yapıyorlar? Sözüm ona dilimize özgürlük veriyorlar. Bu nasıl özgürlüktür ki, ne kimse güvenebiliyor ve ne de yarın başına ne gelebileceğini biliyor? Bu ne biçim özgürlüktür ki, kontrası devreye giriyor ve “PKK’nin işini bitirirsek, size ne yapacağımızı gösteririz” diyor. Bu ne biçim siyaset ve özgürlüktür ki, her şey ortaya konarak “buna yol açanı imha edelim de sonrasını görüşelim” deniliyor? Sözüm ona kurnaz ve kendilerine çok güvenen siyasetçiler ve onların devleti görüşmelerden anlamıyorlar. Meseleleri siyasi olarak halletmekten anlamıyor. Binyıldır aldatarak kullanmışlar, aynı şeyi şimdi de sürdürmek istiyorlar. Oligarşik rejim ya kendine çok güvenen bir kabadayıdır, ya da çok gözü kara bir sahtekardır. Nitekim kaba kuvvetle sorunu yine eskisi gibi halledeceğine inanarak, son bir kez de olsa böylece işimizi bitirmeyi iyice kafasına koymuştur.

Türk sömürgeciliği, Türk devleti ve Türk hükümeti gerçekten böyledir. İnsanlıktan anlamıyor, gerçek kardeşlikten anlamıyor. Biz “şöyle Türklerin aleyhine çalışacağız, Türkleri böleceğiz” demedik. Biz “Türklerle barış içinde özgür ve eşitçe birleşmek istiyoruz; onun için gelin tartışalım, sorunlarımız var, halledelim” dedik. Fakat anlamıyorlar. PKK’yi ezecekler, halkı başsız bırakacaklar, böylece sorunu hal edeceklermiş! Bunun ne kadar sahtekar bir yaklaşım olduğu ortadayken ve karşıtlarımız her gün bunda ısrarlı olduklarını söylerken, belli ki biz ileri bir adım daha atıyoruz. İşte bunun için diyoruz ki, ayaklanacağız, serhildan adımlarına ve gerillaya daha fazla sarılacağız.

Özgürlüğe ve bağımsızlığa her zamankinden daha fazla yakınız. Ülke her zamankinden daha fazla bizim olacaktır. Eskinin cennet ülkesi insanlığın yeni cennet ülkesi olacaktır. En eski halk, dünyanın en iyi, en güzel halkı, doğru halkı olacaktır, siz böyle bir halk olacaksınız. Çekilen bunca acılardan sonra size bunu bir hak olarak bahşediyorum.

Bu temelde kendimizi tanıyoruz, görevlerimize sarılıyoruz. Görevin büyüğü küçüğü demiyoruz. Köylü köyde, kentli kentte, tarlada, fabrikada, okulda, dağda ve her yerde; taşla, sopayla, sözle, ruhla, silahla, neyle mücadele ediyorsa etsin. Özel savaş rejimi her türlü yöntemle üstümüze geliyor, biz de her yöntemle üzerine gideceğiz. Bu yılı kazanmak için insanoğlunda ne yeşeriyorsa onu göstereceğiz. O vahşette sınır tanımıyor. Biz de ona hakkettiği bir biçimde karşılık vereceğiz. Bundan sonraki yaşamınıza, bundan sonraki görevinize böyle sarılın.

Ben de en iyisini yapacağım. Büyük tecrübemi, büyük yetki ve olanaklarımı bundan sonra daha mükemmel kullanacağım. Fakat bir insanın ömrü, takati ve gücü bellidir. İlahlaştırmamak ve abartmamak gerekir. Aynı zamanda hakkını vermek ve layık olmak gerekir. Eğer bütün bunları da doğru yaparsanız, belki uzun sürer, belki zorlanırız, ama mutlaka kazanırız. Kazanmaktan başka ne bir şey isteriz, ne de veririz. Biz sadece kazanmayı istemiyoruz. Her zaman söylüyoruz: Kazanmanın mahkumu olan yegane halk biziz. Her halkın başka seçeneği, başka yaşam biçimi olabilir, ama bizim için savaşı kazanmaktan başka bir yaşam seçeneği yoktur.

Şimdiye kadar yaptıklarımız, bundan sonra yapmak istediklerimizin bir ispatıdır. Tüm halkımızın, tüm partililerin ve savaşan güçlerimizin buna inanmak kadar güvenmelerini, güvenmek kadar bilmelerini, bilmek kadar da yapmalarını, savaşmalarını ve başarmalarını diliyoruz.

Ben tekrar bu temelde bu Newroz’un halkımıza, tüm partililere ve savaşanlara kutlu olmasını diliyorum, selam ve sevgilerimi sunuyorum.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan

Derlemeler

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here